23. Bölüm "Papatya"

436 35 5
                                    

Not; Multimedyada Çınar var. Sizce de oraya çok yakışmamış mı?🔥🔥

••

Uğultu.

Gökyüzüne hakim olan kasvet, ruhumun derinliklerinde barındırdığım karanlığı andırıyordu. Ellerim kulaklarımdaydı ve kendimi dış dünyadan soyutlamış haldeydim. Hala bağırıyor muydum, yoksa çoktan sessizliğe mi teslim olmuştum, emin değildim. Vücudumun üstünde bir ağırlık hissediyordum. Bu, Özgür olmalıydı. Beni korumak için üstüme çullanmış, kendini benim için seferber etmişti. Uğultu biraz kesilince kendi kendimi cesaretlendirdim ve başımı yerden kaldırmayı denedim. Gözlerimi açtığım zaman bir toz yığını yüzünden etrafı görmekte zorlandım. Özgür'ün boğuk sesini güçlükle duyuyordum. Bana yerde kalmamı, kendimi korumamı söylüyordu. Özgür'ün sırtımın altına yerleştirdiği kolundan uzaklaşıp dizlerimin üstünde dikildim. Hala başım dönüyordu. Gördüğüm kargaşa yüzünden yüzümü acıyla buruşturdum. Siyah araba hala oradaydı. Karanlık sokağın orta yerinde tüm ihtişamıyla duruyordu. Sürücü koltuğunun kapısı açıktı ve Çınar arabada değildi. Onu çok sonra fark edebildim. Görebildiğim her şey yavaş yavaş netlik kazanıyordu. Çınar, bize saldıran o üç adamla tek başına mücadele ediyordu. Bir süre sanki bir film izliyormuş gibi, oturup öylece onları izledim. Özgür, beni buradan uzaklaştırmak için kendini tüketiyordu. Beni kollarımdan tuttu ve sarstı. "Duymuyor musun beni? Gitmek zorundayız Nisan. Adamlar silahlı, buradan hemen uzaklaşmalıyız."

Özgür, bedenimi yukarı doğru çekene kadar gözlerimi o noktadan hiç ayırmadım. Onun beni sarsmasıyla dizlerim birden kasıldı ve ayaklarımın yere bastığını hissettim. "Nisan? Gitmek zorundayız! Bana bak, yüzüme bak! Ağaçların olduğu tarafa doğru koşacağız, tamam mı?"

Çınar, göğsüne aldığı darbeyle geriye doğru sendeledi ama düşmedi. Üç tane dev gibi adamın karşısında nasıl böyle ayakta kalabiliyordu? Öyle hızlı, öyle planlı hareket ediyordu ki ona yetişemiyordum. Adamların her bir hareketini önceden hesaplıyor, kendini ona göre savunuyordu. Beni silah zoruyla götürmeye çalışan adamın yüzüne geçirdiği yumrukla, adam kanlar içinde yere yığıldı. Aldığı darbeyle yerde acı içinde inleyen yabancının yüzüne baktım. Çınar, adamın neredeyse üstüne basıyordu. Diğer iki adamı da aynı şekilde yenebilecek miydi? Peki ya adamlardan biri silahına davranmayı düşünürse? O zaman ne olurdu?

"Po-polisi arayalım," diye fısıldadım. Kendi sesim bana bile yabancı gelmişti. "Böyle gidemeyiz Özgür, bunu yapamayız. Polisi ara, haydi."

"Nisan sen delirdin mi? Polis gelene kadar kendimizi koruyabileceğimizi mi düşünüyorsun? Saçmalık. Ellerimi tut, buradan uzaklaşalım. Bana güven."

Özgür o kadar hızlı konuşuyordu ki, kelimelerin arasında nefes alıp almadığını merak ediyordum. Yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Ellerimi tutup beni buradan uzaklaştırmaya çalışırken, gözlerindeki saf korkuyla yüzleştim. "Yapamam," diye fısıldadım, başımı sağa sola sallarken. "Adamların silahı var, Özgür. Çınar'a yardım etmek zorundayız."

"Sen ne saçmalıyorsun? Bunların hepsi o adam yüzünden başımıza geldi. Bırak, ne hali varsa görsün!" Özgür'ün gözleri, bir an için kavganın olduğu yere doğru kaydı. Gözbebekleri korkunç bir şekilde büyürken, "Nisan! Kaç!" diye bağırdığını duydum. Kendimi, Çınar'ın arabasının arkasına attığımda kalbimdeki çarpıntı yüzünden gözlerim karardı. Adamlardan biri bize silah doğrultmuştu ama adam amacına ulaşamadan Çınar'ın ona engel olduğunu gördüm. Her şey o kadar hızlı oluyordu ki, gözlerimi açıp kapayıncaya dek birden fazla sahneye tanık oluyordum. Özgür ve ben, Çınar'ın arabasının arkasına sığınmıştık ama Çınar hala o adamların hedefi halindeydi. "Dur biraz," diye fısıldadım Özgür'e. Yerde yatan adamın belindeki silahı işaret ettim. "O silahı almak zorundayız Özgür. Sen adamları oyalarken ben koşup silahı alacağım."

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin