33.Bölüm "Randevu"

709 50 3
                                    

Multimedya: Nisan ve elbisesi

Sanki dünyadaki bütün sesler kesilmiş, kelimeler anlamını yitirmişti. Sessizliğin içinde, bir köşede, sadece nefes alıp veren iki insan olmuştuk. Çınar'ın bedeni ve duvarın arasına hapis olmuş bedenim, onun öpücükleriyle alev alıyordu. Boğazım yanıyordu, konuşamıyordum. Dudaklarıma kenetlenmiş dudakları her seferinde daha sıcak öpüyordu beni. Kollarıyla belimi sarmalamış, kaçacak yer bırakmamıştı. Kaçmak isteyip istemediğimi bile bilmiyordum. Onu seviyordum. Fazla, çok fazla seviyordum. Kalbimde yer edinen varlığının beni nasıl büyülediğini anlatabilmemin bir yolu yoktu. O yoğun duyguyu izah edecek bir kelime yoktu. Çınar benim ilkimdi, ilk aşkımdı. İlk aşkın verdiği sıcaklığı hangi duygu tattırabilirdi başka? Hangi duygu böyle akardı insanın bütün hücrelerine? Onun sevgisine açtım ben, ihtiyaç duyuyordum. Sevilmeye, güven duymaya, sahiplenilmeye ihtiyaç duyuyordum.Beni seviyor muydu, bundan emin bile değildim. Emin olduğum tek şey, Çınar'ın yanında güvende olduğumu hissetmemdi.

Dudaklarını dudaklarımdan ayırdıktan sonra gözlerime bakarak gözlerini kıstım. Niye bu kadar yakışıklıydı ki? Niye ona hayır demek bu kadar zordu?

Bu kez dudaklarıyla boynumu yumuşak, ufak öpücüklerle süslemeye başladı. Bu hissi tarif edemiyordum. Ellerimi boynuna dolayıp burnumu boynuna yapıştırdım. Kokusu ciğerlerimin bayram etmesini sağlamıştı. İçimde kelebekler uçuşur gibiydi. Yüksek bir dağın zirvesinden aşağı bırakılmış gibiydim.

Kollarıyla beni kaldırdığında bacaklarımı istemsizce beline doladım. Dudaklarıyla boynumdan kulağımın arkasına doğru sıcak bir yol çizdi. Nefes alıp verişleri hızlanmıştı. Kalp atışlarını kendi göğsümde hisseder gibi oluyordum. Onu heyecanlandırmayı başarıyordum. O da benim kalp atışlarımı duyuyor muydu acaba?

"Güzel kokuyorsun," diye fısıldadı kulaklarıma. Kendi kokusundan haberi bile yoktu. Olsa, benim kokumun güzelliğinden bahsetmezdi bile. "Çiçek gibi." diye ekledi. Gülümsemiştim. O öpücükleriyle başımı döndürmeye devam ederken beynimde alarm çalmaya başlamıştı. Durmalıydık, bunu biliyordum. Korkuyordum.

"Çınar," dedim boğuk bir sesle. Saniyelerdir kapalı olan gözlerimi açtım ve geri çekilip gözlerine baktım. "Benim uykum geldi."

Belime dolanmış kolları gevşediğinde ayaklarım yeniden yere bastı. Kollarımı boynundan çekip göğsümde birleştirdim. Yüzüne bakamayacak kadar utanıyordum. Parmağıyla çenemi hafifçe yukarı kaldırdı ve eğilip burnumu öptü. "O zaman biz de uyuruz." dedi. Bu cevabıyla kalbimde bir kez daha taht kurmuştu. İstediği zaman ne kadar da tatlı, anlayışlı bir adam oluyordu. "Ama bir şartla," dediği an aklımdan geçen son cümleleri geri aldım. Tamam, tatlıydı ama kesinlikle anlayışlı değildi. Beni zora sokmanın mutlaka bir yolunu buluyordu.

"Ne şartı?" dedim merakla. Gözlerimi kocaman açmış, onun çikolata rengi gözlerinde kayboluyordum.

"Kıyafetlerini çıkarıp uyuyacaksın," dedi hain bir gülümsemeyle. Ah, bu gülümsemeyi çok iyi biliyordum. Gözlerini kısıyordu ve gamzeleri belirgin bir şekilde kendilerini gösteriyorlardı. "Tıpkı benim gibi." diye ekledi. Ağzım açık halde yüzüne bakmaya devam ettim. Doğru duymuştum değil mi?

"Kıyafetlerimi mi çıkaracağım?"

Alt dudağını tatlı bir şekilde ısırdı. "Evet, ben öyle yapıyorum biliyorsun. Madem uyuyacağız, bırak da huzurlu bir şekilde uyuyayım."

Kaşlarım şaşkınlıktan yukarı kalkmıştı. "Ben kıyafetlerimi çıkarınca huzurlu mu olacaksın?"

Göz kırptı. "Aynen," Üzerindeki kazağı çıkardığında muazzam vücudu karşıma serilmişti. "Bak, işte böyle." dedi sanki nasıl soyunulacağını bilmiyormuşum gibi.

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin