57. Bölüm "FİNAL Part-2"

683 44 14
                                    

Multimedyadaki şarkıyı belirttiğim yerde açmanızı tavsiye ederim.

••

Nasıl öleceğimi hep merak etmişimdir. Sıcak yatağında sevdiklerinin ellerini tutan yaşlı bir kadın olarak mı, yoksa ansızın hayattan koparılan bir beden olarak mı? Bana biçilen ömür ne kadardı? O ömre hangi anıları sığdıracaktım? Delicesine bir aşk, annemin şefkati, ablamın beni koruyan kanatları, arkadaşlarımın vefakarlığı... Kaç güzellik sığdırabilirdi insan hayatına? Benim sığdıracağım o kadar çok şey vardı ki... İşte sırf bu yüzden, ben bu gece ölmeyecektim. Annemin öyle bir haber aldığında neler hissedeceğini düşünmeye çalıştım. Acı. Böyle bir şeyi kimse kaldıramazdı. Belki yine hata yapıyordum, belki hiç tercih etmemem gereken bir yola sapmıştım. Ama geri dönüşüm yoktu. Bedenimi o yoldan uzak tutsam bile, kalbim daima o yola sapacaktı.

"Geldik abla."

Bakışlarımı neredeyse bir saattir hareket eden taksinin şoförüne çevirdim. "Burası mı?" diye sordum. Bakışlarımı camdan dışarı çevirdiğimde ürperdiğimi hissettim. Etrafta görebildiğim tek şey karanlıktı.

"Evet abla," dedi taksici. Benden sadece birkaç yaş büyük olduğunu düşünüyordum. Beni dikkatle inceledikten sonra "Yalnız buralar pek tekin değildir abla," dedi uyarıcı bir sesle.

"Şey," dedim etrafıma tekrar bakarak. "Babam alacak beni. Bu adresi verdi."

"Sen bilirsin abla. Ama dediğim gibi, buralar tekin yerler değil. Aman dikkatli ol."

Başımı salladım ve cüzdanımdaki paranın neredeyse tamamını taksiciye vererek taksiden indim. Taksi hızla yanımdan uzaklaşınca bir boşluğa düştüğümü hissettim. Burası neresiydi böyle? Neden etrafta kimse yoktu?

Nefesimi usulca dışarı verdim ve başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım. Sakin ol. Sakinleş. Mantıklı düşünmek zorundaydım. Buraya gelmek mantıklı mıydı emin değildim ama bundan sonra dikkatli olmak zorundaydım. Gözlerimi açıp karanlığın kör eden siyahıyla tekrar buluştum. Haziran ayında olmamıza rağmen keskin bir rüzgar tenimi gıdıklıyordu. Nihayet adım atabildiğimde nereye gittiğimi bile bilmiyordum. Kendimi böyle bir yerde bulacağımı hiç düşünmemiştim. Çınar'ın bir evde saklandığını düşünmüştüm ama görüş alanımda uzun uzun ağaçlardan başka hiçbir şey yoktu. Yutkundum ve nefesimi toparlamaya çalışıp yürümeye devam ettim.

"Bırakalım, bazı şeylere zaman karar versin. Ne hissettiğimize, ne istediğimize odaklanalım biz. Sadece yakın olalım. Birlikte olalım."

Anılar. Aynı anda hatırlayabildiğim o kadar çok şey vardı ki! Çınar ile yaşadığım her an hafızamın derinliklerinde süzülüyordu. Yılbaşı gecesi bana söylediği cümleleri hatırlayınca kalbimin ezildiğini hissettim. O saniyeye dönmek için her şeyimi feda edebilirdim. Birden bambaşka bir korkuyla yüzleştim. Çınar'ı son kez gördüğüm anı hatırladım. Keşke ölseydin. Ona böyle söylemiştim. Gözlerine baktığımda ona ne hissettirmiştim? Ondan nefret ettiğimi mi sanmıştı? Ya onu bir daha göremezsen? dedi iç sesim. Hayır,hayır... Bu doğru değildi. Çınar'a o şekilde veda etmeyecektim. Çınar'a hiçbir şekilde veda etmeyecektim. O iyiydi. Birazdan ona sarıldığımda kötü olan ne varsa birlikte silecektik aklımızın karanlık kuyularından.

Dakikalardır yürümeme rağmen sürekli aynı yerde dolaşıyormuşum gibi hissediyordum. Üstelik fazla da uzak olmayan hayvan sesleri yüzünden korkmaya başlamıştım. Ormanlık alanda hayvanlar tarafından parçalanmak istemezdim. Ayrıca neden bu kadar soğuktu ki? Haziran ayında olmamıza rağmen rüzgar öyle şiddetliydi ki  rahat ilerleyemiyordum. Bir de hepsi yetmezmiş gibi telefonumun çekmediği gerçeğiyle yüzleştim. Birkaç saat sonra bizi almaya geleceklerdi ve ben o zamana kadar Çınar'a kavuşmuş olmak istiyordum. Başka çarem de yoktu zaten.

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin