Multimedya: Çınar Arslan
••
Tabiki de sonuç bu olacaktı. Gerçeklerin gizli kalmayacağını biliyordum, bu olanlar beni hiç şaşırtmamıştı. Bulut sonunda oyunumuzu öğrenmişti.
"Oyun muydu?" diye sorduğunda önce cevap veremedim. Herkes benim gibi donup kalmıştı. Bulut dışında burada bulunan herkes gerçeği zaten biliyordu.
"Evet." dedim. Cevabı daha fazla geciktirmedim. Zaten şu durumda asla yalan söylemezdim. Gerçekleri açıklayacaktım ve önce Bulut'un öğrenmesi benim için daha iyi olacaktı.
Çınar, Bulut'a evet cevabını verdiğim andan itibaren yüzünde inanılmaz bir öfke barındırmaya başlamıştı ve onunla göz göze gelmek beni gerçekten korkutuyordu. Ona bakmamaya çalıştım ve Bulut'un şaşkınlığına odakladım kendimi.
"Biliyordum." diye fısıldadı Bulut. Sonra gülümsedi. Kollarını birden bire sırtıma doladı ve bana sıkı sıkı sarıldı. Onun bu hareketi bedenimde şok etkisi yaratmıştı. Bir süre hiç hareket etmedim.
"Bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum." dedi Çınar. Bunu öyle bir sesle söylemişti ki herkes yeniden donup kaldı. Ortama karşı konulamaz bir gerginlik yayılmıştı. Daha fazla Bulut'a sarılmış halde kalmamam gerektiğini anlayınca geri çekildim.
"Şimdi tek amacımız buradan kurtulmak." dedim. Ellerim bu kez soğuktan değil korkudan titriyordu. Bütün vücudumu ateş basmıştı ve az önce beni üşüten mağara şimdi bana fazla sıcak geliyordu.
Bulut, huzursuz olduğumu farketmiş olacak ki daha fazla üzerime gelmedi. Bana ufak bir gülücük attı ve Selin'in yanına oturdu. Kardeşine sıkı sıkı sarıldı ve "Hala üşüyor musun?" diye sordu. Selin de "Şimdi daha iyiyim." cevabını verdi.
Çınar sanki yokmuş gibi diğerlerine soru sormaya devam ediyordum. Çünkü biliyordum, eğer ona bakarsam huzursuzluğum ikiye katlanacaktı. "Artık gidemez miyim?" dedim. Cevabı yine Bulut vermişti. "Dışarıda fırtına var. Buraya kadar çok zor geldik." dedi.
Bulut dışında kimse şuan benimle ilgilenmiyordu. Herkes en az benim kadar gergindi çünkü. Cenker, Çınar Bulut'a tepkili olduğu için tepki gösteriyordu. Miraç ise Selin de mağaraya geldiği için. Benim zaten birden fazla sebebim vardı.
Kampa gelmeden önce ne kadar da umutlu olduğumu hatırladım. Tek hayalim 4 gün sürecek bu kampın benim için eğlenceli ve verimli geçmesiydi. Olmadı. Ne zaman hayallerim gerçek oluyordu ki zaten? Huzur istiyordum sadece. Huzur. Çınar'ın gizemli davranışlarını anlamaya çalışmadığım, Bulut'un üzerime gelmesinden korkmadığım, Hande'nin düşmanlığından kaçmadığım kısa bir tatil istiyordum.
"Şu fırtına bitse de gitsek." dedi Miraç. "Daha büyükleri çıkmadan." diye ekledi. Bunu söylerken Selin'e bakıyordu ve bakışlarıyla onu uyarmak istiyordu. Selin ona karşı daha umursamazdı. Miraç'ın ona karşı sert tutumuna çoğu zaman tepki göstermiyordu.
Selin ellerini ateşe uzatıp ısınma çabalarına devam ederken başını Bulut'un omzuna yasladı. Bulut da onun sırtına kolunu doladıktan sonra saçlarını okşamaya başladı. Onları böyle görmek bana ablamı hatırlatmıştı. Hayatta sahip olmamız gereken en önemli birey bir kardeşti. Bulut ve Selin de her ne kadar anlaşamıyor gibi görünse de aslında birbirlerine ne kadar da bağlılardı. En azından onları böyle gördüğüm an bunu anlayabilmiştim.
Gülümsedim. Gülümsedikten sadece birkaç saniye sonra Çınar ile göz göze geldim ve onun nefret dolu bakışları tüylerimin ürpermesine neden oldu. Ona asla bakmamam gerekiyordu ama bir an için bu gerekçeyi aklımdan çıkarmıştım. Aniden gözlerimi kaçırdım ve Miraç'ın yanına gidip oturdum.