37. Bölüm "Küçük Misafir"

670 44 3
                                    

Annem; benim yolumu aydınlatan, parlak bir yıldız gibiydi. Ne zaman yolumu şaşırsam, ne zaman karanlığa düşsem onun ışığı sayesinde doğruya yönelirdim. Ablama ve bana hem annelik hem babalık hem de arkadaşlık etmişti. Elbette herkes annesini severdi ama benim annem farklıydı. Benim için farklıydı. Hep onun kadar güçlü olabilmeyi, herşeye rağmen ayakta kalabilmeyi diledim. Babamın yokluğu içimde bir yara açsa da annem o yarayı güzel yüreğiyle sardı.

Şimdi ise zaman durmuştu. Annemin kaza geçirdiğini öğrendiğim, dağ evinden hastaneye geldiğim günün üzerinden 2 gün geçmişti.

O akşam anneme araba çarpmıştı ve geldiğimde yoğun bakımdaydı. Hayati tehlikesi yoktu ama yine de o geceyi yoğun bakımda geçirdi. Neyseki 2 gün sonra, yani bugün, hasta odasına alınmıştı. Bilinci yerindeydi çok şükür, bacağının iki yerinde çatlak vardı. Ağrısı fazlaydı ama daha önemli bir sorunu olmadığı için şanslıydı. Ablam ve ben de şanslıydık. Eğer anneme bir zarar gelseydi biz yolumuzu kaybederdik ve o içimizdeki karanlık bizi esir alırdı.

"İyi misin?" dedi ablam annemin yastığını ayarlarken. "Yastığı biraz daha indirmemi ister misin anne?"

"Yok, ben rahatım böyle. Telaş etmeyin siz."

Ablam bana ters bir bakış attıktan sonra anneme döndü. "Telaş ediyoruz anne, yani en azından ben ediyorum. Seni rahat ettirmek, mutlu etmek benim görevim."

"Kızım yastığımı ayarlayamadın diye üzülecek halim yok ya," dedi annem. Önce bana sonra ablama baktı. "Size birşeyler olmuş ama haydi hayırlısı. Birbirinize düşman gibi bakıyorsunuz, her fırsatta iğneliyorsunuz. Beni mutlu etmek istiyorsanız siz iyi olun."

"Biz iyiyiz anneciğim," dedim ve koltuktan kalkıp annemin yanına oturdum. "Ablam biraz gergin herhalde, ne dediğini bilmiyor."

Ablam kollarını göğsünde birleştirdi. "Ben ne diyeceğimi iyi biliyorum ama herkesin iyiliği için susuyorum. Susmayı tercih ediyorum yani."

"Abla," diye sesimi yükselttim. "Şimdi ne yeri ne de sırası. Susar mısın?"

"Ne oldu?" dedi ablam. "Niye endişelendin ki böyle?"

"Ne oluyor kızlar?" dedi annem. "Gizli kapaklı işlerden hiç hoşlanmam, bilirsiniz. Sorununuzu söyleyin, konuşarak çözelim. Niye didişip duruyorsunuz yahu?"

"Tamam anne," dedi ablam. "Sen üzülme, birşey yok. Ben susmasını bilirim."

"Daha sonra konuşalım anneciğim," dedim. "Sen yorma kendini. Söz veriyorum herşeyi anlatacağım."

••

Haftasonuna doğru annem taburcu olmuştu. O güne kadar da vaktimi okul-hastane arasında mekik dokuyarak geçirmiştim. Dağ evinden ayrıldığımızdan beri de Çınar'ı sadece okulda görebilmiştim. Aramız iyiydi. Annem kaza geçirdiği için üzülmüş, okulda sürekli beni teselli etmişti.

Annem de günden güne iyileşiyordu. Yarın sabah Bursa'ya, teyzemin yanına gidecekti. Orada hem dinlenecek, hem de teyzemlerin küçük çiftlik evinde biraz temiz hava alacaktı. Kafenin işleri, ev işleri derken yorulmuştu. Bu birkaç haftalık tatil ona iyi gelecekti. Annemi özleyecektim ama buna ihtiyacı olduğunu biliyordum. Artık dinlenmeliydi, durmalıydı. Zor olacaktı ama kafeyi de ablam ve ben idare edecektik.

Okulda tüm gün ders dinlemiştim ve dün geceden kalan uykusuzluk da kendini yeni yeni gösteriyordu. Beni eve Çınar bırakmıştı. Günler sonra ilk kez onunla yalnız kalabilmiştim.

"Seni ne zaman görürüm?" dedi arabayı evin birkaç sokak ötesine park ettiğinde. "Yani okul dışında."

"Selim yarın annemi Bursa'ya, teyzemin yanına götürecek. Birkaç hafta, belki bir ay burada olmayacak. Belki yarın okul çıkışı birşeyler yaparız."

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin