"Yeter, yoruldum." dediğimde olduğum yerde durmuş, dizlerimi tutarak eğiliyordum. Nefes nefese kalmıştım. Büyük bir ağaç altı bulana kadar durmadan koşmuştuk ve bu dakikalarımızı aldı. Çınar sırtını ağacın gövdesine yaslamış, ıslanan saçlarını parmaklarıyla geriye doğru çekiyordu.
"Çabuk pes ettin." dedi gülümseyerek. "İlk sefer daha uzun koşmuştuk."
"O dayak yememek içindi." dedim. Ben de onun gülümsemesine karşılık verdim. "Sen de fena sayılmazdın o gece. Epey korkmuş gibiydin."
"Kalabalıklardı. O kadarını tek başıma halledemem. Hem ben o piçlerle uğraşırken senin başına bir iş gelebilirdi."
"Benim içindi yani?" dedim gözlerimi onun yüzüne dikerek. Benimle ilgili ne düşündüğünü çok merak ediyordum.
"İyilik yaramıyor sana kızım. Aslında bırakacaktım orada. Aklım başına gelirdi."
"Neden sana soru sorduğum zaman böyle yapıyorsun Çınar?"
Çınar, umursamaz bir tavırla gözlerini yüzümde gezdirmeye başladı. "Nasıl?" diye sordu sonra.
"Ne bileyim işte, kaçıyor gibisin sanki."
"Sorulardan hiç hoşlanmam."
Bu sefer gözlerini kaçıran ben oldum. Kollarımı göğsümde birleştirip başımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım. Yağmurun yavaş yavaş dindiğini ancak sessizlik çökünce farkettim. Toprak kokusu ciğerlerime dolmaya başlamıştı. Bu benim en sevdiğim şeydi.
Çocukken yağmur yağdığında ablamla bahçeye çıkar gizli gizli ıslanırdık. Annem bunu fark edene kadar da ıslanmaktan şikayetimiz olmazdı. Yakalandığımız zaman, annem önce hasta olmamızdan korktuğu için bize çok kızardı ama sonra hemen yumuşardı. Ablamla odamıza gidip pencereleri açar ve bizi ıslatan yağmurun o eşsiz kokusuyla doldururduk odamızı.
Anıları hatırlayıp gülümserken Çınar'ın sesiyle irkildim ve bulunduğum ana geri döndüm.
"Ne düşünüyorsun?"
"Çocukluğumdan bir anı."
"Şanslısın o zaman."
"Neden?"
"Çocukluk anılarına sahip olduğun için."
Çınar'ın bu cümleyi söylerken çıkardığı ses tonu kendimi bir parça buruk hissetmeme neden olmuştu. Onun pek iyi bir geçmişe sahip olmadığını biliyordum.
"Güzel olan herşey babamı kaybedene kadardı." diyerek onun acısına destek olmaya çalıştım. Ne kadar başarılı oldum bilinmez ama benim de yaşadıklarım kolay şeyler değildi. Babamı kaybetmek benim için yolumu kaybetmekti. Geçmişimi, geleceğimi, hayatımı kaybetmekti. Çınar hem annesini hem babasını kaybetmişti üstelik. Onun acısı kesinlikle daha fazla olmalıydı.
"Annen ve ablan var. Onların değerini bil." dedi Çınar. 22 yaşı daydı ama sanki 30 yaşındaki birinin olgunluğuna sahipmiş gibi davranıyordu bazen.
"Haklısın." dedim gözlerimi onun yüzünden ayırmadan. "Anneme ve ablama sahip olduğum için şanslıyım. Onlar harika insanlar."
"O zaman onları korumak için geri adım atmassın."
"Konu yine Bulut'a geldi, yanılıyor muyum?"
"Konu hep oradaydı."
Merve'nin anlattıklarına göre Çınar ve Bulut eskiden çok yakın arkadaşlardı. Şimdi ne Bulut'un Çınar'a olan eleştirilerini, ne de Çınar'ın Bulut'a olan yersiz öfkesini anlayamıyordum. Bunların hepsi benim yüzümden olmuş olamazdı. Bu zıtlığın mutlaka başka bir sebebi olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisan Güneşi
Ficção AdolescenteNisan Güneşi ve Nisan Güneşi 2 burada yayınlanmıştır.