Multimedya: Nisan&Çınar.
Etkinlik; Hikayede en sevdiğiniz üç çiftin isimlerini bizimle paylaşır mısınız?
••
Gökyüzü huzurlu ve sakindi. Sayılamayacak kadar çok yıldız, o huzurlu siyahın içine dağılmış, adeta birer inci tanesi gibi boşluğa serpiştirilmişlerdi. Kollarımı başımın altında birleştirip bu manzarayı seyretmek, beni bambaşka alemlere götürüyordu. Hava biraz serindi ama sıkı giyindiğim için üşümüyordum. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Belki de ben de diğerleri gibi yatağıma gidip uyumalıydım. Normal olan buydu ama ben yapamıyordum. Kafamın içinde dolaşan, beni uykudan uzaklaştıran soru işaretlerim vardı. Rahatlamamı sağlayacak cevapları bulamadan- ki bulacağımı sanmıyordum- bana rahat bir uyku yoktu.
Dün gece Cenker'in Selin'e yaptığı sürprizden sonra, bugün tüm günü bunu kutlayarak geçirdiğimizi söyleyebilirdim. Selda Hanım sağ olsun, bize öyle bir sofra hazırlamıştı ki uzun süre tadı damağımızda kalacaktı. Selin'in mutluluğu görülmeye değerdi, sanki bizim yanımızda değil de bulutların üstündeydi. Ona en çok yakışan şey mutluluktu ve onların mutluluğuna ortak olmak için herkes elinden geleni yapmıştı. Sabah, kahvaltı masasında açıkladıkları kararlarını, akşam yemeğinde onlara güzel bir sürpriz yaparak kutlamıştık. Selin ve Cenker'i oyalama görevi bana düşmüştü, onları evden uzak tutmak için elimden geleni yapmıştım. O iki saatlik süre zarfında, Ertan çiftliğe bir organizasyon şirketini davet etmişti. Akşam yemeği en iyi şekilde hazırlanmış, Selin ve Cenker büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Hepimiz için yorucu bir gün olmuştu ama değmişti. Selin'i öyle görmek kalbimin büyük bir parçasını ısıtmaya yetmişti.
"Seni burada gördüğüme hiç şaşırmadım," dedi Çınar. Geldiğini iki saniye önce hissetmiştim. Artık şaşırmıyordum. Onunla konuşmak beni korkutmuyordu. Ve korkmadığım zaman kendimi daha güçlü, daha kararlı hissediyordum.
"Ben de seni yine dibimde bulduğuma şaşırmadım," diyerek karşılık verdim. "Çiftliğe geldiğimizden beri köşe kapmaca oynuyoruz. Senin sayende."
Yüzüne hafif bir tebessüm yayıldı. Rüzgarın esintisiyle hafifçe sallanan koltuğu durdurup ayak ucuma oturdu. "Çok mutlu oldular, değil mi? Cenker'in ona evlenme teklifi edeceğini biliyordum ama zamanını kestirememiştim."
"Ben de öyle," diye itiraf ettim. "Selin'in onu affedeceğinden emindim ama Cenker'in teklifi karşısında çığlık atarak boynuna atlamasını beklemiyordum."
"Baban bundan hoşlanmayacak Nisan. Onu ikna etmeniz zor olacak."
Çınar haklıydı. Selin ve Cenker iki yıl önce sadece kağıt üstünde evlenmiş, yine kağıt üstünde boşanmıştı. İki yıl boyunca birbirlerini hiç görmedikleri halde, aileler onların hayatına müdahele etmişti. Bu sözde evliliği de Beliz'in geleceğini kötü etkilememek için yapmışlardı. Belki birbirlerini görmek için önceden bir şansları olsaydı, bir araya gelmeleri bu kadar geç olmazdı. "Onlar için her şey yolunda artık," diye fısıldadım. "Güzel bir gelecekleri olacak, bunu biliyorum. Her ikisinin de uzun zamandır istediği tek şey buydu. Beliz'in hak ettiği de bu. Kısacası babam buna karışamaz, kimse karışamaz."
"Ben sana olacakları söyleyeyim mi? Kaya Yücetan haberi alır almaz deliye dönecek ve onların bir araya gelmesine engel olmak için her şeyi yapacak."
Gözlerimi devirmek zorunda kaldım. "Babam sandığın kadar kötü bir adam değil Çınar. Ah, sen herkesi kendin gibi görüyordun, öyle değil mi? Bak ben bunu unutmuşum."
"Sen gerçekleri göremeyecek kadar körsün," diye karşılık verdi Çınar. "Sana değiştiğini söylemiştim ama değişmeyen tek şey senin bu saflığın galiba. Gözlerinin önünde bir duvar var ve sen hiçbir şeyin farkında değilsin. Farkına vardığında da geç kalmış oluyorsun."