Not: Önümüzdeki hafta sınavlarım olduğu için bölüm gelmeyecek, bilginiz olsun. Oy ve yorumlarınızla bana destek olmayı unutmayın...
••
"Çınar? Çınar, hayatım?"
Hiç tanımadığım bir kadını 'düşman' olarak benimsemem çok mu tuhaftı? Yağmur'u yalnızca birkaç kez görmüştüm ama ondan nefret ediyordum. Çınar'ın adını onun dudaklarından duymak bile benim için bu dünyada cehennemi yaşamak gibiydi. Gözlerim kapalıydı ancak vücudum hareketlendi. Çınar uyanmış olmalıydı; onun apar topar ayağa kalktığını fark ettim.
"Yağmur? Senin ne işin var burada?" diye sordu sevgilisine. Sesi uykuluydu. Onun bedeni yer yatağımızı terk edince kendimi yalnız ve boş hissettim.
"Bu soruyu sorması gereken kişi ben değil miyim?" diye karşılık verdi Yağmur. Sesindeki kıskançlık ve şaşkınlık, içimde bir yerlere su serpiyordu. Onun yüzünü hemen görmek istiyordum. Öfkeden çıldırmış o gözler amacıma ulaşmamı sağlayacaktı. Yattığım yerde huzursuzca kıpırdandım ve gözlerimi yavaşça açtım. "Çınar?" diye mırıldandım, elimi onun uzandığı yer minderine koyarak. Yattığım yerde yavaşça doğruldum ve bakışlarımı Çınar'a çevirdim. Yağmur'un karşımda dikildiğini görünce şaşırmış numarası yapmam pek kolay olmadı. Başarılı olduğuma inanmak istiyordum. "Şey," diye geveledim. "Merhaba Yağmur."
Yağmur bir şey söylemek için dudaklarını araladı ancak sonra susmayı tercih etti. Ayağa kalktım ve Yağmur'un burada olmasını önemsiyormuşçasına evi toplamaya başladım. Üzerimize örttüğümüz battaniyeyi katlamaya çalışırken, Yağmur Çınar'ın kolundan tuttu ve ona mutfağı gösterdi. "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu Çınar'a. Çınar başını olumlu anlamda sallayarak Yağmur'u takip ederken rahat bir nefes aldım. Evdeki sert rüzgarlar yüzünden gerilmiştim. Bu gerginliğe ben sebep olmuştum ama pişman olduğum söylenemezdi. Yaptığım şeyle gurur duymasam bile pişman değildim.
Çınar ve Yağmur mutfakta fısıldaşmayı sürdürürken bakışlarımı kapının kenarında mesken tutmuş Ufuk'a çevirdim. "Senin de alacağın olsun Ufuk," dedim kaşlarımı çatarak. "Bizi burada bırakıp gitmek kimin fikriydi?"
"Benim fikrim değildi. Ben gerçekten özür dilerim. Olaylar çok ani gelişti ve ben arkadaşlarınızın baskısına yenik düştüm."
Ufuk'un karşımda eğilip bükülmesine dayanamadım, aniden gülümsedim. "Tamam tamam," dedim yumuşayarak. "Senin bir suçun olmadığından eminim. Sen bana daha sonra bu fikri ortaya atan kişinin adını verirsin. Ben ona çok güzel hesap soracağım."
"Umarım Çınar Bey ile konuşabilmişsinizdir?" dedi Ufuk. Sesindeki beklenti beni şaşırtmıştı. Herkes gibi o da Çınar ve ben hala mümkünmüşüz gibi davranıyordu. Sanki hala birlikte olabilirmişiz gibi.
Ne söylemem gerektiğini bilmediğim için sessiz kaldım. Aklım Çınar ve Yağmur'a kayıp duruyordu. Ne konuşuyorlardı? Benim yüzümden kavga mı ediyorlardı? Eh, kavga kaçınılmazdı ama bu kavganın boyutları da önemliydi. Belki de onların ayrılmasına sebep olacaktım. Yağmur, Çınar'ı terk edecekti ve Çınar da benim bu dünya üzerinde onun yaptıklarını hazmedebilen tek kadın olduğumu anlayacaktı. Çınar'ın bu ayrımı yapabilmesini her şeyden çok istiyordum."Nisan?" Çınar'ın mutfaktan çıktığını görünce silkinerek kendime geldim ve ilgisiz görünmeye çalıştım. "Sen Ufuk'la eve git," dedi sonra. "Bizim biraz daha işimiz var."
Hiç beklemediğim bir anda, suratıma sert bir tokat yemiş gibi oldum. Ben Ufuk'la eve döneceksem, Çınar ve Yağmur burada ne yapacaklardı? Hem onlar kavga etmemiş miydi? Aynı evde nasıl kalacaklardı ki?