Sessizlik... Gözlerimi kapattığımda beni bir girdap gibi içine çekmeye devam ediyordu. Kimdim ben? Ne için yaşıyordum? Neden kahrolup üzülüyordum? İçimdeki bu öfkenin, sıkıntının, acının kaynağı neydi?
Annemin "Nisan," diye seslendiğini duydum ama cevap vermedim. Birkaç akşamdır odamdaki pencerenin yanından ayrılmıyordum. Hava günlerdir yağmurlu ve kasvetliydi. Çınar beni terk ettiğinden beri ben böyleydim.
"Yemeğe gelmiyor musun kızım?" dedi annem, odama telaşla girdiğinde. Bu halim onları endişelendiriyordu. Ardından ablam da odama geldi. "Sen daha yeni yeni iyileşiyorsun. İyi beslenmen gerekirken hiçbir şey yemiyorsun."
Ablama da cevap vermedim. Bakışlarımı Çınar'ın dört gün önce, gece yarısı beni beklediği caddeye diktim. Günlerdir o caddeye bakıyor, yeniden terk ediliyordum.
"Nisan böyle yapma ama güzel kızım," dediğini duydum Emine Teyze'nin. Bugün hep birlikte yemek yiyecektik, onlar öyle düşünüyordu. Hepsi odama toplanınca Miraç da yanıma geldi ve pencereye yaslandı. "Bizi yalnız bırakın," dedi annemlere bakarak.
Herkesin odadan çıktığını duydum ve kapı sessizliğimin üzerine kapandı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu Miraç, öfkeliydi. "Bu halin ne? Neden bana birşey anlatmıyorsun?"
Günlerdir Miraç ile bile mecbur kalmadıkça konuşmamıştım. Bu sessizliğimin nedenini herkes gibi o da bilmiyordu.
Cevap vermediğimi görünce perdeyi hızlıca çekti ve karşıma dikildi. "Bana açıklama yapmadan hiçbir yere gitmem," dedi işaret parmağını yüzüme doğrultarak. "Sorunun ne olduğunu söyleyeceksin."
"Beni yalnız bırakın," diye fısıldadım. Sesim öyle yorgun, öyle yalnız çıkmıştı ki yadırgadım. "Lütfen gidin Miraç," diye yalvardım. Kimseyle konuşmaya gücüm yoktu.
"Gitmiyorum, seni dinliyorum."
"Biraz anlayış, lütfen," dedim ve Miraç'a yalvaran gözlerle baktım. "Yalnız kalmak istiyorum."
"Günlerdir yeterince yalnız kaldın zaten. Şimdi ya bana herşeyi anlatırsın ya da seninle bir daha asla konuşmam. Biz dost değil miyiz? Biz Nisan ve Miraç değil miyiz?"
"Öyleyiz," dedim gözlerine bakamdan, cesaretim yoktu. Ona anlatmadığım şeyler vardı. Cenker'in onu aldattığını söylememiştim mesela. En yakın arkadaşı olarak bunu gizlemeyi sürdürmüştüm. Nasıl yüzüne bakabilirdim?
"Eğer öyleysek seni dinliyorum," dedi ve yatağımın kenarına oturup bakışlarını yüzüme sabitledi.
Derin bir nefes aldım ve ciğerlerime hapsettim. "Çınar," dedim, yutkundum. "Çınar beni terk etti."
"Ne bekliyordun ki?" diye sordu. Bu tepkisine şaşırmış, kırılmıştım. Aşık olduğum adam tarafından terk edilmiştim ve böyle yargılanmama gerek yoktu.
"Onu seviyorum," dedim öfkeyle. "Bana nasıl böyle söylersin? Onu kaybettim! Sevdiğim adamı kaybettim!"
"Tamam," dedi Miraç ve gözlerimin önüne düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Tamam özür dilerim. Böyle söylememeliydim."
"Canım yanıyor Miraç, çok canım yanıyor."
Ellerimi tuttu. "Ama geçecek, göreceksin. O senin ilk aşkındı tatlım, yanlış bir seçimdi ama ilkti. Bu yüzden canın bu kadar yanıyor. Söz veriyorum geçecek."
"Geçmeyecek," dedim ve gözyaşlarımın akmasına izin verecek şekilde gözlerimi sıktım. "Beni sevmesini öyle çok istedim ki..."
"Doğru adam olmadığı buradan belli. Sen sevilmeyecek bir kız değilsin. Sen sevilmeyi hepimizden daha çok hak ediyorsun. Çınar bunu göremiyorsa aptalın teki olduğu içindir."
![](https://img.wattpad.com/cover/42822891-288-k205798.jpg)