Multimedyadaki şarkıyı belirttiğim yerde açmanızı ve bölüm bitse bile sonuna kadar dinlemenizi tavsiye ederim.
••
Tik, tak... Tik, tak... Tik, tak...
Akrep ve yelkovan birbirini kovalıyor, zaman akmayı bir türlü başaramıyordu. Kaç saat geçmişti? Daha doğrusu zaman hiç ilerlemiş miydi? Ne olacaktı, ne olmalıydı? Ah, çıldırmak üzereydim. Düşündükçe kendimi başka bir bataklıkta buluyor, kurtulmaya çalıştıkça saplanıp kalıyordum. Dizlerimi karnıma doğru çektim ve başımı ellerimin arasına aldım. "Ne yapacağım ben?"
Hemen şimdi uyumak ve uzun bir süre hiç uyanmamak istiyordum. Sonra Çınar aklıma geliyordu ve onu göremeyeceğim düşüncesiyle bu fikirden uzaklaşıyordum. O yaşıyordu. Çınar yaşıyordu! Değil söylemek, bunu düşünmek bile kalbimi yakıp kavuruyordu.
"Hala şoktayım," diye fısıldadı Miraç. Pencerenin sağındaki tek kişilik koltuğa uzanmıştı ve fazla konuşmuyordu. Selin ona göre daha canlıydı ve mantıklı düşünüp doğru davranmaya çalışıyordu.
Midem düğüm düğüm olmuştu. Bedenim hem yorgun hem de hiç olmadığı kadar canlıydı. Aklım... Aklım karmakarışıktı. "Ben...ne yapmalıyım? Yani gerçekten ne yapmalıyım? Bir şey söyleyin bana, lütfen yardım edin."
"Artık uyumalısın," dedi Selin. Ellerimi tuttu ve başımı göğsüne yaslamamı sağladı. "Hepimiz uyumalıyız hatta. Ablanı üzmek istemeyiz, öyle değil mi?"
Zor bir gece geçiriyordum. Hatta hayatımın en zor gecesi olduğunu söyleyebilirdim. Çınar'ın hayatta olduğu haberini aldığımdan bu yana tam beş saat geçmişti. Bu haber öyle hızlı yayılmıştı ki, Çınar'ın ölmediğini öğrenmeyen kalmamıştı. Telefonumun sesi saatlerdir hiç susmamıştı. Haberi alan herkes beni arıyor, mesaj atıyordu. Kime ne söylemeliyim, nasıl tepki vermeliyim, hiç bilmiyordum.
"Sosyal medya yıkılıyor," dedi Miraç. Cep telefonunu bana doğru çevirdi ve Çınar'ın bir fotoğrafını gösterdi. Fotoğrafın üstündeki haber yazısını sesli bir şekilde okudum. "İki yıl önce sebebi bilinmeyen bir yangında ölen ünlü iş adamı Tarık Ediz'in yeğeni Çınar Arslan, esrarengiz bir şekilde ortaya çıktı! Tarık Ediz ile aynı yangında öldüğü düşünülen genç adam, dün gece bir alışveriş merkezinde görüntülendi. Görenleri hayrete düşüren gencin iki yıldır nerede olduğu ve hayatta olduğunu neden gizlediği ise merak konusu!"
"Haberin devamı da var," dedi Miraç. Daha fazlasını okuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bakışlarımı telefondan uzaklaştırdım ve tekrar Selin'in göğsüne sığındım. "Okumak istemiyorum."
"Her yerde aynı şeyler yazıyor," diye söylendi Miraç. "Belgin Hanım'ın açıklama yapmasını bekliyorlarmış. Kadının başka işi gücü yok sanki!"
"Kim bilir Çınar'ı karşısında görünce ne hale gelmiştir?" dedi Selin. Belgin Hanım'ın ne hissettiğini tahmin edebiliyordum. Birkaç gün önce yaşadığım o şoku hala atlatabilmiş değildim.
"Tuna'nın halini gördünüz," diye fısıldadım. Hala sesim titriyordu. "Belgin Hanım da en az onun kadar perişan olmuştur herhalde."
"Birazdan ne olup bittiğini öğreniriz," dedi Miraç. Parmakları cep telefonunun ekranında hızla hareket ediyordu. "Merve ve Ertan da Çınar'ı görmeye gidiyorlarmış şimdi. Zaten tanıdığımız herkes orada. Bir şey öğrenirsem hemen söyleyeceğim sana Nisan."
"Bir şey öğrenmek istemiyorum," diye fısıldadım. Başımı Selin'in göğsünden ayırdım ve yavaşça ayağa kalktım. "Senin de düzenini bozdum Selin, kusura bakma. Benim yüzümden hepiniz perişan oldunuz."
![](https://img.wattpad.com/cover/42822891-288-k205798.jpg)