Bahar esintisi akşamı kucaklarken içimdeki kız çocuğu yerinde duramıyordu. Çınar'ın gittiği akşamdan beri -yani iki gün önce- oturduğumu, sakinleştiğimi, normal davrandığımı hatırlamıyordum. Aylardır beklediğim iki kelimenin sıcaklığı kalbimi kuşatmış, sevgiye muhtaç ruhumu beslemişti. İki gündür mutluluk çığlıklarımla, mırıldandığım şarkılarla Miraç'ın başını epey ağrıtmıştım ve aynı neşem bugün de devam ediyordu.
Merve ve Miraç ile birlikte taksiden indik. Elimizde bir sürü poşet vardı ve taşımakta epey zorlanıyorduk. Bu akşam Merve de bizimle kalacaktı ve Çınar'ın evinde küçük çaplı bir pijama partisi verecektik. Çantamdan evin anahtarlarını çıkarırken bir yandan da diğer elimdeki poşetle savaşıyordum ve iç geçirdim. "Keşke Çınar olsaydı, sadece poşetleri değil, beni bile taşırdı o kollarla."
Miraç gözlerini yukarı dikti ve sesli bir şekilde nefes aldı. "İki gündür bir insanı övebileceğin her şekilde övdün," dedi. Ardından Merve'ye döndü. "Bizimle kalmak istediğine emin misin Merve? Nisan senin de başını ağrıtacak."
Kapıyı zor zahmet açtım ve hep birlikte içeri girdik. "Kızın hevesini kırmasana," dedi Merve Miraç'a bakarak. "Hem ben onların birlikte olmasını çok istiyorum."
Miraç gözlerini devirdi. "Mutlu olmasını ben de istiyorum ama Çınar ile değil, bir başkasıyla."
Poşetleri mutfağa taşıdıktan sonra üçümüz de koltuklara yayıldık. "Kiminle mutlu olacak mışım?" dedim Miraç'a dönüp bir bebek gibi dudaklarımı büzerken.
Miraç Merve'ye beni işaret etti. "Şunun tavırlarına bak, iki günde şımardı."
"Şımarırım," dedim omuzlarımı silkerek. "Şu an dünyada benden daha mutlu bir kız olmadığına eminim."
"Ben de öyle düşünürdüm," dedi Miraç. Bir an Miraç'ın bakışlarındaki kırgınlığı görünce sevinme işini çok abarttığımı fark ettim. Miraç, "Sonra bir baktım ki sevdiğim adam baba oluyor," diye ekledi.
Üçlü koltukta oturuyorduk ve Miraç ortamızda olduğu için Merve ile aynı anda ona sarıldık. "Seni kaybederek hayatının hatasını yaptı," dedi Merve. "Bırak, ne halleri varsa görsünler."
Miraç başını salladı ve ağlamamak için gözlerini kocaman açıp tavana baktı. "En kötüsü de ne biliyor musunuz?" diye sordu.
Ben ağzımı bile açamıyorken Merve "Ne?" diye sordu. Evet, konuşamıyordum. Selin ve Cenker'in bir bebeği olacaktı ve bu Miraç için bir kabustu. Bu kabusun daha can yakıcı olmasının sebebi de bendim.
"Hala ondan nefret edemiyorum," dedi Miraç. Sesindeki şaşkınlığı gizleyememişti. "Sanki bu geçici bir durummuş gibi, Cenker ile her şey yoluna girebilecekmiş gibi hissediyorum."
"Selin yurt dışına gitmeyecek miydi?" diye sordu Merve. Bu soruyu Miraç'a değil, bana sormuştu. Selin yurt dışına gideceğini söylemişti ama ben de tam olarak bilmiyordum. Nereye gidecekti? Kiminle yaşayacaktı? Cenker ne olacaktı? "Bilmiyorum," dedim biraz çekinerek. "Yani ben de sizin bildiğiniz kadar biliyorum."
Miraç elimi tutup "Kendini suçlama artık," dediğinde biraz da olsa rahatladığımı hissettim. "Senin bu ihanetle hiçbir alakan yoktu," diye ekledi. Sarıldık.
"Özür dilerim," diye fısıldadım. "Uzun zamandır Çınar tarafından sevilmeyi, onun kalbine dokunabilmeyi bekledim. Kendime hakim olamıyorum Miraç. Sana kötü anılarını hatırlatmak istemedim."
"Biliyorum tatlım, saçmalama. Hem sen bana bakma, Cenker ve ben artık bir araya gelemeyiz. Zamanla bu düşünceyi kabullenmeye çalışacağım."