Nefes nefese uyandım. Gözlerimin altı üstüme örttüğüm yorgan gibi sırılsıklamdı. Saç diplerimden ayrılıp alnımda yol alan ter damlalarını bile hissedebiliyordum. Terlemiş ve bunalmış bir haldeydim. Tıpkı son bir kaç ayda her sabah olduğu gibi. Bu şekilde uyanmaktan bıkmıştım. Perdeyi kaldırıp dışarıya baktım. Güneş daha tam doğmamıştı. Hava eşsiz güzellikte bir pembeliğe sahipti.
Elimle alnımdaki terleri silip gözlerimi ovuşturdum. Perdeyi kapatıp banyoya gittim. Suyun ısınmasını bile beklemeden yıkandım. Soğuk suyun beni kendime getireceğini düşünmüştüm ama aklım hala gördüğüm rüyada takılı kalmıştı. Rüyalarımı kontrol edemiyor olmak berbat bir histi. Hep aynı rüyayı görüyor olmaksa daha da berbat bir his..
Son bir kaç aydır hep aynı rüyayı görüyorum. Ama uyandığımda büyük bir kısmını unutmuş oluyorum. Fakat şu son bir haftadır sanki her şeyi tamamen hatırlıyor gibiyim. Birden rüyalarımı hd kalitesinde izleme şansına kavuşmuş gibiyim. Korkunç bir rüya değil. Aslında ne anlama geldiğini tam olarak bende bilmiyorum ama uyandığım zaman tüm benliğimi dolduran o huzursuzluk hissi beni rahatsız ediyor.
Genelde hep hışırtılarla başlıyor. Sonbaharda kurumuş yaprakların üzerine bastığınızda çıkan türde hışırtılarla. Ve sonra son hızla koştuğumu görüyorum. Uçsuz bucaksız bir ormanın içinde nereye olduğunu bilmeksizin koşuyorum. Sanırım biri beni kovalıyor çünkü tedirginim.. Korkuyorum. Aslında tam anlamıyla kendimi görmüyorum. Benliğim yine bedenimin içinde yani sanki gerçekten yaşıyormuşum bu bir rüya değil sadece bir similasyonmuş gibi hissediyorum.
Nefes alamayacak kadar çok koştuğumdaysa duruyorum ve daha sonra hiçbir şekilde tanıdık gelmeyen yüzler etrafımı çevreliyor. Ne bir ünlü , ne herhangi bir filmde gördüğüm bir insan ne de bir kitabı okurken aklımdan yarattığım bir karakter. Daha önce hayatımda görmediğime emin olduğum yüzler. Ama daha önce görmediğiniz birini rüyanızda görmeniz mümkün değildir derler.
Tanımadığım suratlar etrafımda dönüp duruyor. Sanki bir ayindeymişim gibi. Sanki ben onların birazdan yüce tanrılarına kurban edecekleri bir inekmişim gibi.. Ama yüzler hiçbir zaman tam olarak netleşmiyor. Tam anlamıyla onları zihnime kazıyamıyorum ama belli başlı özellikleri sürekli gözümün önüne geliyor. Gözlerini bakışlarını görebiliyorum. Bir kaç tanesi dışında çoğu tehditkar olan bakışlar etrafımı çevreliyor.
Dudaklarını görebiliyorum. Bazılarının vücutlarının yapılarını bile görebiliyorum ama parçaları kayıp bir puzzle gibi hiçbirini birbirine uyduramıyorum. Kaç tane olduklarını bile tam sayamıyorum ama bana hissettirdikleri her bir şeyi hatırlıyorum..
Suyu kapatıp duştan çıktım ve havluyla vücudumu sarıp odama geçtim. Yatağıma oturup komidinimin çekmecesindeki defteri çıkardım ve kaldığım yerdeki satırın başına bugünün tarihini yazdım. Bu rüyarları görmeye devam ettiğim süre boyunca ki bu her gün demek oluyor , tarihleri bir deftere yazıyordum.
Her sayfasında 30 satır olduğunu ve benimde 6. sayfaya geldiğimi düşünürseniz nerdeyse 6 aydır aynı rüyalar tarafından esir alınmıştım. Aynı rüyayı görmekten kurtulduğum zaman bu sayfaları yakacaktım.
Defteri geri çekmeceye koyup saçlarımı kuruttum. Telefonumun alarmı çalınca aslında uyanmam gereken saatin geldiğini görüp gülümsedim.. Ekim ayındayız. Okullar açılalı 1 ay oldu ama canım babamın işi sağolsun bizim taşınmamız gerekti ve o yüzde bugün okul benim için yeniden ilk kez açılıyor. Sanki bir kere açılması yetmiyormuş gibi bugün farklı bir okulun aynı görünen koridorlarında yürümeli ve bir sürü kişiye adımı söylemeli kendimi tanıtmalı ve muhtemelen her yerde olduğu gibi başıma gelecek olan ismimin yanlış telafuz edilmesini düzeltmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...