BÖLÜM 48

382 26 13
                                    

Selam dostlarım, ben geldim. Uzun ve duygusal bir bölüm oldu. Ağlayanlar ile bölüm sonunda yorumlarda buluşalım 😅
Not: Gesi Bağları türküsünü dinleyelim lütfen. Hisleri en derinden hissedeceksiniz.
Öpüldünüz 😘🥰

Kader gerçekten var mıydı? Eğer varsa, değiştirebilir miydik?

Başıma gelen her şeyi kader diyerek sineye çekemedim. Kader diyerek boyun eğemedim. Ben elimden hiçbir şey gelmese de kaderimi bir gün değiştirip kendi yolumu çizeceğime inanıyordum.

Şu an yaşadıklarım kader mi? Bilinmez ama seçimlerim sadece bana aitti. Ben kaderin bana oynadığı oyunda seçimlerimle yolumu çiziyordum.

Arat benden 24 saatimi istemişti. Beraber geçireceğimiz son bir gün. Birlikte biriktirebileceğimiz anılar için son bir gün.

Ölüm günümü ertelemiştim. Bir gün daha halkımı bu lanetle yaşatmak zorundaydım. Ama sadece bir günü bana çok görmezlerdi. Değil mi?

Arat'ın sağ profilini izlerken içim huzurla doluyordu. Yanımda onu hissetmek öylesine paha biçilemezdi ki. Arat.. İlk görüşte bile etrafına yaydığı aurasını hissedebileceğiniz bir adamdı.

Onu ilk gördüğümde adının anlamının hakkını verdiğini anlamıştım. Cesurdu. Güçlüydü. Korkusuzdu. Korkulandı. Aynı zamanda saygı duyulandı.

Böyle bir adama aşık olmamak imkansızdı. Büyük ellerinin sıcaklığını ellerimde hissettiğim her an kalbimi elinde tutuyordu sanki.

Şu anda olduğu gibi elimi usulca tutup dudaklarına götürdü. Elimi dudaklarında öylece tutuyordu. Gülümseyerek izlediğim bu güzel yüzü bir daha göremeyecek olmanın verdiği farkındalıkla kalbim acı acı sızladı.

"Bir kadının elleri neden öpülür biliyor musun?" Elim dudaklarındayken sorduğu sorunun ardından bir bakış atıp tekrar yola çevirdi müptelası olduğum irislerini.

"Hayır bilmiyorum." Elimi usulca öpüp teması kesmeden kucağına koydu.

"Kadın kutsal bir varlıktır. Can verir. Emek verir. Hayatını verir. Dünyaya getirdiği canı elleriyle büyütür. Elleriyle dokunduğu her şeyi güzelleştirir." Pür dikkat onu dinliyordum. Arada sırada tepkimi ölçmek için bakışları beni bulup tekrar yola dönüyordu.

"Ve bir inanışa göre; kadın, yaşamın tüm bilinmezliğini avuçlarında taşır. Böylesine narin bir canlının canı yandığında avuçlarında olduğuna inanılan yaşamı dahil yok edecek güçte olduğuna inanılır. Kısacası kadın; avuçlarında hem yaşatır, hem öldürür." Elimi tekrar öpüp "Bizlere ise böylesine kutsal bir canlının elini öpmek düşer."

Şaşkınlıkla harmanlanmış hayranlıkla kalakalmıştım. Öylesine değerli hissediyordum ki kendimi. Küçük Gece bile uzun bir aradan sonra kendini hissettirir olmuştu. Kocaman gülümsüyordu. Kalbi heyecanla atıyordu. Çocuk gibi zıplamak şen kahkahalar atmak istiyordu. Halbuki küçük bir kız çocuğuydu. Ama mutluluğunu açığa çıkaramazdı. Korkardı. Çünkü sevincinin her seferinde kursağında kalmasına öyle alışmıştı ki. Şimdi bile bu korkuyu omuzlarında taşıyordu. Aynı şekilde sevincini içinde yaşattığı gibi.

"Geldik." Yüz ifademi görüp gülümserken kısılan gözleri ve inci gibi dişlerini görmek bana derin bir iç çektirmişti. Çok güzeldi. Ay'ın Oğlu yine karşımda parlıyordu. Ama kısılan gözlerinin ardındaki korkuyu ve acıyı gizleyemiyordu. Buruk bir mutluluk vardı gözlerinde. Bu burukluğun sebebi olmak... Sanırım ben bir kez daha sınanıyordum. Lakin bu kez yalnız değildim.

"Bana yemek yaparsın artık." Evin içine adımlarken sözlerimle gülümseyip "Tabi Hanımefendi. Bugün emrinize amadeyim." Kıkırdayıp içeri geçtim.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin