Keyifli okumalar 🤗
Ben Gece. Benliği hapsolmuş kız. Ruhundaki kesiklerle paramparça olmuş kız. Yaşadığı sıkıntılara rağmen umudunu kaybetmeden hayatını güzelleştirecek olan o küçük parlak ışık hüzmesini arayan kız.
Çoğu zaman pes etmeye kalkışsam da asla pes etmeyip sonuna kadar gitmeyi hedefleyen ben.
Sessizliğimi çoğu zaman en büyük silahım olarak kullandım. Öyle ki susarak konuşmayı öğrendik küçük Gece ile birlikte. Kelimelerin bizi anlatamayacağını anladığımızda susmayı seçtik. Biz konuşuncada anlamıyorlardı, konuşmayıncada.
Bu kez küçük Gece susmayı seçerken ben ilk kez onun aksine konuşmayı seçiyordum.
Karşımdaki ölüm meleğine her şeyi anlatmak tüm acılarımı haykırmak istiyordum. Nedendir bilmiyordum ama onun beni anlayacağını hissediyordum."Ben tüm hayatımı özgürlüğümü bulmak ve buluncada elimde tutmak için çabaladım. Ama sen şimdi geçmiş karşıma özgürlüğümü elimden alacağını mı söylüyorsun?" Avucuma batan tırnaklarımı umursamadan yumruklarımı daha da sıkılaştırdım.
"Üzgünüm ölüm meleği ama bu asla olmayacak. Ben kimsenin esiri falan olmayacağım."Öfkeliydim, herkese her şeye karşı. Bu hayatı yaşamak zorunda bırakıldığım için öfkeliydim. Gerçek bir aileye sahip olmadığım için öfkeliydim. Ve her şeyden önce kendimeydi öfkem. Gözümün önündeki yalnızlığımı çok geç fark etmiştim. Ya göremediğimdendi ya da görmek istemediğimdendi ama yalnızlığım bir şekilde yüzüme tokat gbi çarpmıştı. O zaman kendime bir söz vermiştim. 'Asla pes etme. Cesur ol. Umursama.' Sürekli bunu tekrar etmiştim içimden. Ve ben o zamanlar fark edememiştim belki ama şimdi anlıyordum. Ben büyümüştüm. Yalnızlığıma isyan etmemiştim. Aksine onu benimsemiştim. Kendimi daha iyi yapmanın yolunu bulmuştum. Her gün tekrarladığım cümlelerim olmuştu.
Asla pes etme Gece.
Cesur ol Gece.
Güçlü kal Gece.
Umursamaz ol Gece.
Yaşadıklarını unutma Gece.Bunlar beni ben yapan cümleler haline gelir olmuştu. Ben büyüyordum ve cümlelerimi de beraberimde getiriyordum, zamanın hızlı akışında.
"Ölüm meleği mi?" Yüzündeki şaşkınlık ile sorduğu soruyu kavrayınca, ona bunu sesli söylemenin utancı yanaklarıma kırmızılıklar olarak yayılmıştı. Bunu ona sesli bir şekilde nasıl söyleyebildim? Bravo Gece! Yine de söylediklerimin içinde bir tek buna takılması utancımın yerini öfkemin almasını sağlamıştı.
"O kadar şey söyledim ama takıldığın nokta bu mu?"
"Beni gözünde ölüm meleği yapan şey ne?" Gerçekten de takıldığı tek nokta buydu. Peki ya bunu nasıl açıklayacaktım.
"Gözlerin." Bakışlarımı önümde birleştirip oynadığım ellerime indirdim. "Gözlerin bana ölümü çağırıştırıyor." Bakışlarım anlık gözlerini bulurken aynı bakışlarını sürdürdüğünü gördüm. Parmaklarımla oynamaya devam ederken bir yandan da konuşmaya devam ediyordum. Ona doğruları söyleyecektim her zaman yaptığım gibi doğruyu seçiyordum. Bu kez ne kadar utanç verici olsa da. Benim gözümden nasıl biri olduğunu o da merak ediyordu ve ben anlatacaktım.
"Gözlerine baktığımda bana ölümü çağırıştırıyorlar. Soğuk,karanlık ve gizemli. Ölüm gibi..." Pür dikkat beni dinliyor, en ufak detayı kaçırmak istemezcesine yüzüme bakmayı sürdürüyordu. Ona bunları söyleyerek doğru mu yapıyordum? Üstelik az önce bana esiri olduğumu söyleyen bir yabancıya.
Daha fazla konuşmamalıydım. Ona bendeki onu daha fazla anlatmamalıyım. Tam olarak bendeki onu ben bile bilmezken üstelik. Bu olmazdı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Fantasy"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana mey...