BÖLÜM 37

574 32 38
                                    

Keyifli okumalar 🖤
Bu arada yorum yapmaktan çekinmeyin lütfen. Görüşleriniz benim için değer arz ediyor 🖤
Son arzum... Benim son arzum ne? Ne olur? Eğer bana gelip 'Son arzun nedir?' diye sorsalar. Ne cevap veririm? Şu an buna vereceğim cevapla, o gün geldiğinde vereceğim cevap aynı mı olacak? Son günlerde düşündüğüm tek şey bu olmuştu. Sadece bu! Ölümüm yakın mıydı? Sona mı yaklaşıyordum?

Ay'ın Oğlu... Benim arafım. Sessizliğin çığlıkları eşliğinde yolu izliyordum. Bakışlarım yavaşça şoför koltuğundaki ona kaydı. Yüzü ifadesizdi. Ne hissettiğini yine ve yine anlayamıyordum. Az önceki yakınlaşmamıza noktayı koyan ben olmuştum. Birbirimiz arasındaki çekim o kadar yüksekti ki! Kalbimi ve Küçük Gece'yi mantığımla susturmuş ve kendimi sıcak nefesinin yüzüme aktığı dudaklarından uzaklaştırmıştım. Şimdi ise arabada soluk alışverişlerimizden başka ses duyulmuyordu. Aramızda elle tutulur cinsten bir gerginlik vardı.

Gözleri beni bulmadan hemen önüme döndüm. Şimdi bakışlarım tekrar karanlığın mesken tuttuğu yollardaydı. Aslında bakmıyordum, önümü bile görmüyordum. Çünkü gönül gözüm ondaydı ve sadece onu görüyordum. Kendimi her seferinde çaresizce ona çekilirken buluyordum. Bundan asla bir kurtuluşum olmayacak mıydı? Onu daha fazla ne kadar sevebilirim dediğim her an pişman oluyordum. Çünkü her an ona olan sevgim içimde büyüyordu. O çok zalimdi. Görmüyor muydu ona olan aşkımı?! Gördüğü halde neden bana bu kadar güzel bakıyordu? Gördüğü halde neden beni her fırsatta sarıp sarmalıyordu? Gördüğü halde neden sıcaklığını bana hissettirmekten çekinmiyordu? Neden bana bu soruları sorduruyordu? Neden bana bu işkenceyi reva görüyordu? Zalimdi! Hem de çok zalimdi.

Her şey bir yana o kız vardı. Yanında durduğu, sarıldığı, elini tuttuğu. Belki de... Belki de öptüğü. Ben bu acıyla nasıl başa çıkabiliyordum? Ben nasıl oluyor da bu kadar güçlü kalabiliyordum? Ben nasıl oluyor da hala bir aptal gibi onun aşkıyla dolup taşabiliyordum? Ağlamak istiyordum. Bu kalbimdeki keskin sızıyı söküp atmak istiyordum hem de kalbimle birlikte.

Arabayı yavaşça sağa çekip durduğunda geldiğimizi daha yeni fark etmiştim. Emniyet kemerimi açıp ona hiç bakmadan kapıya yönelmiştim ki. Kapıyı açacak olan elimi hızla tutup beni kendine çekmişti. Çekişiyle burun buruna gelmiştik. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken ne yapacağımı bilemez bir haldeydim.

O ise siyah incilerindeki yoğunlukla yüzümü tarıyordu. Sol elinin tersiyle hafifçe yüzümü okşadığında gözlerimi kapatmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Tuttuğu elimi bırakıp belimi kavradığında beni kendine biraz daha çekmişti. Ona daha da yaklaşmama ek olarak nefes alışverişlerimin hızlı olmasından kaynaklı göğsüm göğsüne değiyordu. Yüzümdeki elini saçlarıma yönlendirip onları geriye attı. Açılan boynuma yaklaşıp derin bir nefes aldı. Burnunu boynuma hafifçe sürttüğünde bedenim kaskatı kesilmişti.

''Burası kokunun en yoğun olduğu yer.'' Konuştuğunda boynuma değen dudaklarıyla bu kez ürpermiştim. Düşüncelerime kilit vurulmuştu. Hiçbir şey düşünemiyordum. Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Ama farkındaydım geri çekilmeliydim.

''Ay'ın Oğlu.'' Dudaklarımdan fısıltı şeklinde sadece bu sözler dökülmüştü. Geri çekilip kararmış bakışlarını benimle buluşturdu. Belimi daha da kavrayıp bana sarıldı. Derin bir nefes alıp ''Biliyorum. Senden uzak durmamı isteyeceksin. Çünkü sen benden uzak duramıyorsun ve bunu benim yapmamı istiyorsun.'' Birkaç saniye susup başını boynuma gömüp devam etti sözlerine ''Ama bilmiyorsun ki Gece. Ben de senden uzak duramıyorum.'' İki yanımda duran ellerim buz kesmişti bedenimin aksine. Bedenim yanıyordu. Ben yanıyordum. Bu ne demekti? Ne anlamalıydım bu sözlerden? Ellerim benden bağımsız ensesiyle buluşmuştu. Ben de sıkıca sarıldım ona yarın ne olacağını düşünmeden. Öyle sıkı sarılıyorduk ki birbirimize sanki bu zamana kadar sarılmayışımızın acısını çıkarıyorduk. Ve bu sarılış bizi öylesine sıcacık yapmıştı ki işte bu dedim sonunda aradığımız sıcaklığı birbirimizde bulmuştuk.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin