BÖLÜM 17

746 39 4
                                    

Keyifli okumalar :)

Ben Gece...

Sevmeyi bilmeyen ben, birini çok sevdim. Benim için imkansız olan birini... Hayal dahi edemeyeceğim bir şekilde sevdim. Bu zavallı yaşamımda karşıma çıkan Ay'ın Oğlu kalbimin en derinlerine bir şekilde girmeyi başarmıştı.

Sevgi nedir bilmeyen ben, onu sevmeyi öğrenmiştim. Onun gibi birinin, benim gibi birini sevme ihtimali olmadığını bildiğim halde, kalbim onun yörüngesine benden izinsiz girmişti. Onu farkında olmadan sevmiş, hayatımı ona adayacak dereceye gelmiştim.

Ruhumdaki yaraları onunla sarmaya başlamıştım. Ta ki bana en büyük yarayı açanın o olduğunu öğrenene kadar... Ama yine de biliyordum ki ondan başka kimse iyi gelmezdi bana.

Aşkım da, hayatım gibi acıydı. Ama ben acıya koşmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ruhumu tekrar ve tekrar kanatmalıydım ancak bu şekilde Gece olabilirdim.

Ay ışığının altındaki karanlık sokakta sağır eden silah sesi kalbimin korkuyla atmasını sağlamıştı. Ay'ın Oğlu'na bir şey olmazdı öyle değil mi? Ona bir şey olmasını kaldıramazdım. Buna gücüm yoktu ve biliyordum ki böyle bir şeye asla gücüm olmayacaktı da.

Gözlerimiz aynı anda birbirini bulduğunda korkuyla ona bakıyordum. Hızla bedenini taradığımda rahatlıkla nefesimi vermeden önce İltay'a döndüm o da iyiydi.

Arat, kolumdan çekip beni yanına aldığında karanlık bakışları hızla etrafı taradı.

''O silah sesi de neydi?'' Dediğimde. İkisi de çoktan silahlarını çıkarmışlardı. Arat elimi sıkıca tutup, temkinli adımlarla yürümeye başladı. İltay birkaç adım önümüzden yürüyordu. Silah sesinin geldiği yöne doğru ilerliyorduk ama hiçbir ize rastlayamamıştık.

İltay durup etrafa göz gezdirdikten sonra ''Tam burada silah patlamış.'' Dedi. Arat'ın telefonu çalmaya başladığında hızla açtı.

Hiçbir şey söylemeden gergin yüz ifadesiyle karşı tarafı dinledi. Sinirle bir küfür savurup telefonu kapattı.

''Gece'nin, Araf'ta olduğunu öğrenmişler.'' Dediğinde.

''Bu da bir uyarıydı yani.'' Diyerek İltay'da cümlesini tamamlamıştı.

''Abi, bu kadar kısa sürede nasıl öğrenebildiler?'' İltay silahını beline koyarken söylenmişti.

''Önce Gece'yi güvenli bir yere götürelim.'' İltay, başıyla Arat'ı onayladığında ben hala olanları anlamaya çalışıyordum.

Beni kim, neden öldürmek istesin ki?

***

''Gece'yi buradan götürmeliyiz. Bizden korktukları için bu zamana kadar bir şey yapmadılar ama bir şeyler değişmiş olmalı. Onları destekleyen çok güçlü biri olmalı ki bize uyarılar yapmaya başladılar. Biliyorsun bu ilk değil.''

Tam karşımda oturan İltay'ın sözleri bittiğinde Ay'ın Oğlu'na baktım. Çok sessizdi. Sessizliği beni korkutmalı mıydı? Derin düşünceler içinde olduğu çok belliydi.

Kimin evi olduğunu bilmediğim bu evin salonunda öylece oturuyorduk. Kimse ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Arat'ın telefonu tekrar çaldığında tüm ihtişamıyla kalkıp başka bir odaya geçti. Duymamı istemediği açıktı. Önüme dönüp ellerimi kucağımda birleştirdim. Sakinleşmiştim. Ya da hissizleşmiş...

''Özür dilerim Gece.'' İltay'ın sesiyle bakışlarım hızla onu buldu. Neden özür dilediğini anlamamıştım?

''Neden özür diliyorsun?''

Boğazını temizleyip ''Sadece...'' Derin bir nefes alıp ''Her şey için... Sana bu zamana kadar gerçekleri söyleyemediğim için, sen gittikten sonra zor zamanlar geçirirken yanında olamadığım için... ve'' Omuz silkip ''Öyle işte. Sen de benim için gerçek bir dostsun. Her zaman bir dost ya da bir abi gibi yanında olacağımı bil. Bazen kaçmak ister insan birilerinden ya da kendinden. Böyle zamanlar senin için hep burada olacağım. Sen yalnız değilsin sakın unutma!''

Bir damla usulca gözümden aktığında, yutkunamadığımı hissetmiştim. İltay'ın söyledikleri beni derinden sarsmıştı. Küçük Gece çok şaşkındı ilk kez biri bizim için her zaman orada olacağını söylüyordu. İlk kez biri bizim yalnız olmadığımızı söylüyordu. Bu bambaşka bir histi.

''İyiki varsın. Benim hiç dostum olmadı. Abim de yok zaten. Bu sözlerinin bendeki değeri çok fazla İltay...'' Burnumu çekip burukça bir tebessümle ''Teşekkür ederim.'' Dedim.

İltay da tebessüm edip koltuktan kalkıp kapıya doğru ilerlediği sırada Arat kapı pervazına yaslanmış duruyordu. İltay, Arat'ın yanında durduğunda ikisinin arasında kısa bir bakışma geçmişti. Arat, İltay'ın omzuna elini koyup hafifçe sıktı. İltay dışarı çıkıp ardından kapıyı kapattığında hızla gözyaşlarımı sildim.

Arat ağır adımlarla yanıma gelip oturduğunda düşünceli görünüyordu.

''Konuştuklarımızı duydun mu?'' Dediğimde ağır ağır başını salladı.

''İltay'ın nesi var? Neden gitti?'' Dediğimde. Dalgın bakışları beni buldu.

''Zamanı geldiğinde o sana anlatır.'' Dediğinde başımı salladım. İltay'ın da yaraları vardı. Bu apaçık ortadaydı. Sadece o gülüşleri ve umursamazlığıyla saklıyordu. Ama gözleri onu bazen ele veriyordu. 

''Acıktın mı?'' Arat'ın sorusuyla acıktığımın daha yeni farkına varıyordum. Başımı salladığımda ayağa kalkıp ''Tamam bir şeyler yiyelim.'' Duraksayıp üstüme baktığında ''Ama önce üstünü değiştir. Bu elbiseyle pek rahat görünmüyorsun.''  Bakışları anlık bacaklarıma kaydığında kaşlarını çatıp arkasını döndü ve yürümeye başladı.

''Benimle gel.'' demeyi de ihmal etmemişti. Ayağa kalkıp onu takip ettim. Elbisem gerçekten kısaydı ve oturup kalkarken rahat hareket etmek güçleşiyordu. Bir odaya girdiğinde ben de ardından girmiştim. Gardolabı açıp içinden iki parça eşya çıkarıp bana uzattı.

''Şimdilik bunlarla idare et.'' Dediğinde kıyafetleri aldım elinden.

Çıkması için beklerken ellerini cebine sokmuş bana bakıyordu. Beyaz teni parlıyordu yine Ölüm Meleğimin. Bu kadar güzel olmak çok fazlaydı. Bazen ona bakarken dalıp gidiyordum. Yıllarca baksam doyamayacakmış gibi...

Çalan zille Arat'ın yüzü anında gerilmişti.
"Sen burda kal." Diyerek odadan çıkıp kapıyı kapattığında yüreğim ağzımdaydı.

Kapıya yaklaşıp kulağımı dayayıp beklemeye başladım. Ölüm Meleğime bir şey olma düşüncesi beni sonsuz bir çıkmaza sürüklüyordu. Kapının açılma sesinin ardından bir kız sesi kulaklarımı doldurduğunda telaşım yerini meraka bırakmıştı. Kapıyı yavaşça aralayıp seslerin geldiği yere yani salona doğru ilerlemeye başladım. Tam kapının yanında durup bir kaç saniye bekledim ve adımımı attığım anda gördüğüm kişi ile donakaldım. Onun burada ne işi vardı?

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin