BÖLÜM 8

1K 51 10
                                    

İyi okumalar...

Karanlık dünyamda, her zaman kendi aydınlığımı yaratmaya çalışmıştım. Bana hiçbir zaman bir aydınlık sunulmamıştı. Karanlık tarafta kalmak benim kaderimdi sanki... Küçük Gece'mi karanlıktan kurtarmaya çalışmıştım ama başaramamıştım. Bu hala da öyleydi. Ben ne zaman onu aydınlık tarafa çekmeye çalışsam o buna karşı çıkardı. Neyi bekliyordu? Ya da bir şey bekliyor muydu? Bilmiyorum...

Tavan arasındaki odamın renkli dünyasına ayın eşsiz ışığı doluyordu. O sahte aydınlık bile benim için bir umuttu. Yeniden bir şeylere başlamak isteyen ben için umut etmek büyük bir adımdı çünkü ben çok erken vazgeçmiştim. 'Umut' denilen o büyülü kelimeden. Vazgeçmek kolay olduğu için değildi. Benim vazgeçişim her umut ettiğimde, o umudun içinde boğulmamdandı.

Çatıya çıkmıştım. Bu evde sahiplenebildiğim tek yere. Buraya kimse uğramazdı benden başka.

Bakışlarımı gökyüzünde gezdiriyor. Karanlığın içindeki o sahte ışık olan Ay'ın büyüsüne kapılıyordum.

Ay'ın oğlu...

Fısıltı şeklinde yayılıyordu ruhuma bu ses. Rüyamda gördüklerimi hatırladıkça kalbim sıkışıyor ve kendini derin bir hüzne bırakıyordu. Gerçek değildi işte sadece bir rüya...
Ama küçük Gece soruyordu. 'Peki ya bugün karşına çıkan Ay'ın Oğlu?'

Buna bir anlam veremiyordum. Bu bilinmezlik beni içten içe kemiriyordu.

O ara sokakta yüzünü yakından bir kez daha görmüştüm ve emin olmuştum. Rüyamdaki Ay'ın oğluydu o tüm kalbimi hüzne boğmuş adamdı.

Zihnim bugün olanları canlı bir şekilde yaşıyordu. Yüzünü görür görmez dudaklarımdan tek bir kelime firar etmişti.

'Ay'ın Oğlu!'

O ise anlamsız bakışlarını yüzümde gezdirmişti uzunca, ardından adamlar görmeden beni oradan çıkarmıştı. Ve hiçbir şey demeden gözden kaybolmuştu.

Ben ise kendi dünyama çekilmiştim. Yeniden...

Gökyüzünün karanlığı, içimdeki karanlığın en aydınlık parçasıydı.

Kendimi oldukça bunalmış ve yıpranmış hissediyordum. Bu yeni olan bir şey değildi elbette ama şimdi daha yoğundu sanki...

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Sokaklarda kimse kalmamış, o kuru gürültü kendini derin bir sessizliğe bırakmıştı.

Dışarı çıkıp dolaşmak isteğim yoğun basarken, çatıdan atlayıp odama geçtim. Üstüme bol siyah kapşonlumu, altına da siyah taytımı giydim. Siyah spor ayakkabılarımı da giyip şapkamı kapattım. Kulaklıklarımı kulağıma geçirdim ve odadan çıkmak için kapıya yöneldim. Gözüm aynadaki yansımama takıldığında Gece'ye uygun bir kız olmuştum. Karanlığın içindeki karanlık olmuştum. Görünmez pelerinimi üstüme geçirmiştim.

Merdivenleri sessizce indikten sonra aynı sessizlikle kapıyı açıp kendimi sokağa atabilmiştim. Her ne kadar bu saatte gece çıkmamı yengem ve kuzenim önemsemeseler bile, amcam pek hoş karşılamazdı.

Klasik müziğin eşsiz ritmi kulaklarımı doldururken yavaş adımlarla Ay ışığının altında yürüyordum. Geceyi seviyordum. Gece dışarı çıkmayı da öyle... İnsanlar olmadığından, dünyada sadece ben varmışım gibi hissediyordum. Ve çoğu zaman geceyi sahipleniyordum sanki sadece bana özelmiş gibi... Bu karanlık gök bana aitmiş, benim için yaratılmış gibi...

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin