Yağmur damlaları her elime çarpıp yere düştüğünde ruhumdaki acılarda zihnime doluyordu birer birer. Acılarım, kaybedişlerim, yalnızlıklarım... Yüzlerini dahi bilmediğim anne ve babam. Sırf bu yüzden ezilen küçük Gece. Her gece yorganının altına saklanıp ağlayan küçük Gece. Boğulacak gibi olduğunda kendi sessizliğine sığınan küçük Gece. Küçük olmasına rağmen omuzlarındaki yükleri tüm gayretiyle taşıyan olgun bir kız çocuğu. Kendini gerçek dünyadan soyutlayıp, kitapların dünyasına hapseden küçük kız çocuğu. Korunmaya ihtiyaç duyduğunda dahi kendinden başka kimsenin onu koruyup kollamayacağını bilen, küçücük yüreğinde büyük acılar taşıyan Gece. Adını layıkıyla taşıyan ben. O küçük kızı içimde bir yerlere hapsetmiştim. Ben büyümüş ama onu büyütmemiştim. Tüm acılarıyla birlikte karanlığımda saklıyordum onu.
***
Gördüğüm gözler her şeyi silikleştirirken geriye sadece o parlak siyah gözler kalmıştı. Siyahlara bezenmiş ölüm meleğini andıran o yabancı tüm güzelliğiyle karşımdaydı işte. O gerçekti. Kesinlikle bir rüyadan ibaret değildi. Rüya olacak kadar güzel, gerçek olamayacak kadar imkansızdı bu ölüm meleği. Nefesim güzelliği karşısında tekrar kesilirken. Ölüm meleğinin de gözleri tam gözlerimdeydi. Yoğun bakışları beni etkisi altına alırken. Neler olduğunu kestiremiyordum.
Bölümler her hafta gelecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Fantasy"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana mey...