BÖLÜM 28

599 34 19
                                    

Keyifli okumalar ❤️

O ve ben... İkimizde kurtarılmaya mahkum ruhlardan fazlası değildik.
İki kırgın ruh. İki acıya boğulmuş ruh.
İkimizde araftaydık. Ruhlarımız ne acının tatlı sızısından vazgeçebiliyordu ne de kalplerin sıcaklığından.

Sıcak bir yuva arıyorduk soğuk; ölü bedenlerimize. Sıcak bir dokunuş... Tek ihtiyacımız buz tutmuş acıyla kıvranan ruhlarımızı kurtaracak bir sıcaklıktı.
Buna açtık. Sevgiye açtık. Bizi kucaklayan tek bir duyguya aşinaydık sadece...acıya. Ama bu hep böyle mi olmalıydı?

"Söylesene Ay'ın Oğlu." Birkaç adımla karşımda duran ona biraz daha yaklaştım. "Soğuktan kaskatı kesilmiş ruhlarımızı sevgi denen o büyülü şey ısıtabilir mi?"

Gelmişti. İşte yine karşı karşıyaydık. Kalbimdeki sızı onun güzel gözlerine baktığım her saniye daha da artıyordu.

"Neden buradasın Gece?" Soruma cevap vermeyi es geçmişti. Ama cevap vermeliydi.

"Cevabına karşılık, cevabım." Ona meydan okuyordum. Gözlerindeki anlık parıltı hoşuna gittiğini mi gösteriyordu?

Derin bir nefes alıp "Benim Küçük kızım büyümüş." Dedi ve ekledi. "Büyümek sana yakışmış Gece. Ama gözlerine baktığımda oralarda bir yerlerde hala o küçük kızı görüyorum."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "O küçük kız boynuna astığı halata bağlı bir şekilde tavandan sallanıyor. O öleli çok oldu sadece ölü bedeni orada öylece duruyor."

Ağlamak istemiştim birden bire. Ama bu kez korktuğum için ağlamak istedim. Çok ama çok korkuyordum. O kadar korkuyordum ki çığlık çığlığa ağlamak istiyordum. Neden korktuğumu da bilmiyordum üstelik.

"Gece iyi misin?" Arat'ın sorduğu soruya eş zamanla omuzlarımdan tutması iyi olmadığımı mı gösterirdi?
Kanımın çekildiğini hissediyordum. Neydi beni böylesine korkutan?
Korkmamalıydım. Korkamayacak kadar korkunç şeyler yaşamıştım.

Omuzlarımı sardığı elleri sayesinde aslında neden korktuğumu anlamıştım. Onun varlığını tekrar hissetmek beni korkutmuştu. Onsuz geçirdiğim günlerde yaşadıklarımı tekrar yaşamak beni korkutuyordu. Belki de tekrar ölmek.

Bir adım geri çekilip ondan uzaklaştım. "İyiyim." Değildim. Ve o bunu çok iyi biliyordu.

"Gece-" Sözünü kestim.

"Buraya neden geri döndüğümü az çok biliyor olmalısın." Gözlerindeki o derin bakış kalbimi titretiyordu. Beni sarsıyordu. Ona bakmak bile benim için çok zordu.

"Burdan gitmene göz yumduğumda" Bir adımla daha da yakınıma gelip devam etti. "Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını sana söyledim. Ama sen buna rağmen geri mi döndün?"
Bazı şeylerin değiştiğini görmüştüm. O kızla olan ilişkin gibi... ama bunu sana söylemeye ne cesaretim vardı ne de hakkım.

"Benim için hiçbir şey değişmedi. Ben buraya bir amaç için geldim ve ne pahasına olursa olsun bunu gerçekleştireceğim."

Ay'ın Oğlu gözlerimin içine uzunca baktı. "Bunu görebiliyorum."

Hala beni okuyabiliyordun öyle mi Ay'ın Oğlu?

"Peki ya az önceki yaptığın şey neydi?" Güldüm. "Gelişimi duyurmak istedim sadece. Düşmanlarımı süzgeçten geçiriyorum da."

"Amcanı tek başına yenebileceğini mi düşünüyorsun gerçekten?"

"Yalnız değilim. Yanımda güvendiğim birileri var." Saçlarımı geriye atıp devam ettim. "Ki yalnızlık benim için asıl güç Ay'ın Oğlu. Unuttun mu? Ben hep yalnızdım."

Bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Güzel boynundaki adem elması ve parlak beyaz teniyle bendeki o her zamanki gibi büyüleyiciydi.

"Araf'a bir daha gelmeni istemiyorum." Sözlerinin ardından siyah irisleri yine beni bulmuştu. Kalbim hala onun sözleriyle kırılabiliyor muydu?

"Neden?"

"Çünkü artık seni burada görmek istemiyorum." Evet. Sözleri beni hala kırıp paramparça ediyordu. Dünyam yine yasa boğulmuştu.

"Değişen sadece ben olmamışım anlaşılan. Sen de değişmişsin."

"Gerçek ben buyum." Hayır değildi. Ruhunu tanıdığım o adam şuan karşımda bana bu sözleri söyleyen adam değildi. Ama umursamayacaktım. Yani umursamamalıydım.

"Bu gece son. Bir daha karşına çıkmayacağım."

****
"Efendim. Aldığım bilgilere göre amcanızın gizli mahzenini buldum." Bars hızla odama girdiğinde camın önünde durmuş Ay Kadına bakıyordum. Arkamı dönüp Bars'ın yüzüne baktım. Maskesini yine kapatmıştı. Keskin gözleri ise heyecanla parıldıyordu. Benim gibi o da bu amaç uğruna canını feda edebilirdi. Bunu görebiliyordum.

"Nerede?"

"Efendim, şatonun içinde yeraltına giden gizli geçitler varmış. Oradan geçmemiz lazım."

"Yani şatoya girmeliyiz." Odada turlayıp bir yandan da düşünüyordum. "Ama nasıl gireceğiz?" Aklıma gelen fikirle Bars'a döndüm.

"Yandaşçılarımızdan birinde şatonun haritası olduğunu hatırlıyorum. Şatonun haritasına bakarsak belki de farklı bir giriş kapısı buluruz."

Bars başını onaylar anlamda sallayıp tam çıkarken. "Acele et Bars. Ne kadar erken o kadar iyi."

"Peki Efendim."

Kaldığım odada tekrar camın önüne geçtim. Karanlık ormanın bir tarafında Araf, diğer tarafında ise benim şehrim vardı. Tam olarak iki şehrin arasındaydım. Ne Araf'a gidebiliyordum ne de kendi şehrime. Yine kabul görebileceğim bir yuvam yoktu. Tarafsız bölgenin arasında sıkışıp kalmıştım.

Odanın diğer tarafındaki kapıyı açıp balkona çıktım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Sessizlik huzur vericiydi.

Bir hareketlilik hissedince hızla gözlerimi araladım. Beyaz bir ışık hüzmesi gözlerimi açmamı zorlaştırıyordu. Elimi gözlerime siper edip karşımdaki bu beyaz parıltının ne olduğunu görmeye çalıştım.

Işık hüzmesi biraz daha azalınca elimi siper ettiğim gözlerimden çektim ve şaşkınlıkla birkaç adım geriledim. Karşımda bir kadın vardı. Beyaz parlak uzun saçları, siyah parlak irisleri ve bir ernininki kadar beyaz teniyle...

Bu görüntü bana tek bir kişiyi çağrıştırıyordu.
"Siz düşündüğüm kişi misiniz?"
Kadın beyaz pelerinin şapkasını açıp sorumu cevapladı.

"Evet Gece. Ben Ay Kadın."

Beğenmeden geçmeyelim 😘

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin