BÖLÜM 6

1.3K 52 9
                                    

Keyifli okumalar 🤗

Çok eski çağlarda; yer gök inledi. Gökyüzü ağladı. Sel bastı dört bir yanı. Gecenin karanlığında parladı Ay Kadın. Bu olacak olanın başlangıcıydı. Bu pusuya yatan acının doğuşuydu.

Bir kadın çıkageldi. Her gece yalvardı Ay'a "Ey Güzel Ay, bana bir eş ver. Evleneyim onunla aşkın büyüsüne kapılayım." Dedi.

Ay Kadın cevap verdi çaresiz kadına. "Dileğini yerine getireceğim. Ama bir şartım var. Evleneceğin adamdan olan ilk çocuğun benim olacak. Sen yalnız kalmamak için çocuğunu kurban edecek kadın, yakında isteğine kavuşacaksın" Dedi.

Kadın kabul etti. Evlendi esmer bir adamla. Aşkını yaşadı. Bir gün doğurdu bir oğlan. Gözleri gri, saçları beyaza çalan. Adam inanmadı.
"Bu benim oğlum değil." Dedi.

Öldürdü kadını... Bıraktı oğlanı ormana.

Ay bencildi. Mutlu oldu. Ay Kadın ne yapacaktı, insandan olma bir oğlu?! Bilinmezdi! Ama sevdi oğlunu. Oğlu mutluyken parladı. Oğlu ağlarken söndü. Beşik oldu ona.

Kadın öldü. Oğlan büyüdü. Kara kader bir karabasan gibi çöktü üzerine. Acı sinsi bir gölge gibi ensesindeydi. Ay Kadın, acının hemen ardından ilerledi oğlunun peşinden. Ama anlamadı Ay Kadın, acının oğlunu nasıl yok ettiğini. Bencildi ya! Belki de anlamamazlıktan geldi. Oğlunun ardından ayrılmadı her şeye rağmen... Ta ki bugüne kadar!

***

''Ben öz annesinin bencilliğine kurban giden biriyim. Babası tarafından terk edilen... Acıyı hayatıma katan annenin oğluyum ben Gece. Benim karanlığım asla dinmeyecek. Ben buna mahkumum. Ölsem her şey sona erecek belki de... ama benim ölüm iznim dahil yok! Ölümle her yüzleştiğimde.'' Eliyle Ay'ı gösterip. ''O bana yeniden hayat veriyor. Yeniden yaşamamı sağlıyor. Tabi buna yaşamak denirse.''

Karşımda güzelliğiyle büyüleyen, hüznüyle acının kuyusuna sürükleyen adama baktım. Acını hissedebiliyorum Ölüm Melek'im.Gözümden bir damla usulca süzülüp yere damlarken acıya bakmaya devam ediyordum.  Ay'ın oğluna...

''Neden ağlıyorsun?''  Derin bir nefes alıp acıma sarıldım. Kollarım beline sarılırken derin bir iç çektim.

''Hani sana demiştim ya 'Acımı hissedebilsen benimle ağlardın' diye. Aynı sebepten...acını en derinlerimde hissediyorum ve bu dayanılmaz. Acının bir tarifi olmaz bunu biliyorum. Sözcüklere dökemiyorum ama benzetmeye çalışsam.'' Geri çekilip yaşlı gözlerimle güzel yüzüne baktım. ''Küçük bir çocuğun kendi ölümünü izleyip elinden hiçbir şey gelmemesi gibi... çaresiz, acı dolu, biraz da imkansız...'' Gözyaşlarım daha da çoğalırken Arat'ın da benden farkı yoktu. Acılarını inci taneleriyle akıtıyordu şu anki rengini dahil sevdiğim gözlerinden. Ağlamak bile yakışıyordu bu adama, kim bilir gülse nice olurdu halim. ''Biraz imkansız çünkü bu acı çok fazla Arat! Kimsenin kaldıramayacağı kadar çok..!''

Biraz daha sardım bedenini. Acılarını yok etmek istedim. Acısını kendime almak ve kendi sonsuzluğuma doğru böyle gitmek istedim.

''Ben yalnız büyüdüm Gece. Sana verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben bencilliğin kurbanıyım.'' Devam etmesine izin vermeyip onu susturdum.

''Senden hiçbir şey istemiyorum ki ben. Bana o güzel gözlerinle bakman yeter. Ben azla yetinmeyi bilirim Ölüm Meleği.''

Gözlerinde anlamını çözemediğim bir bakış geçti. Sırtını bana dönüp harabeye doğru ilerledi.

''Burası benim doğduğum ev.'' Tekrar bana döndü. Parlayan o ve hemen arkasında etrafa ışıltısını saçan dolunay. Bu nasıl bir manzaraydı böylesine güzel, böylesine nefes kesici...

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin