BÖLÜM 73 (BAHAR&SAYE)

112 5 6
                                    

Biz geldikkk 🍃
Hem de iki güzel kızımla beraber. Bu bölüm benim güçlü kızlarıma gelsin ❤️

Yeryüzünde sevmekten daha üstün ne vardı bu hayatta? Sevgi ile beraber oluşan şefkat duygusu olabilir miydi? Sevmek, değer vermekti.

Ben onu sevmiş ve değer vermiştim. Ama ne onun tarafından sevilmiştim ne de değerlisi olmuştum. Yıllar sonra öğrendiğim gerçek elimi kolumu bağlıyordu. Ona her adım attığımda önüme bir engel çıkıyordu. Düşmekten çok yorulmuştum. Dizlerim kan revan içindeydi. Bu sefer nasıl kalkacağımı da bilmiyorum.

Düşünmeden edemiyorum. Yanımda olsaydı nasıl olurdu her şey? Beni uzaktan izlemek yerine gelip elimi tutsaydı... daha çabuk ayağa kalkar mıydım? Yaralarımı onunla birlikte sarsaydım, yalnız hissetmeseydim...

En çok da bir hiçmiş gibi hissetmezdim yanımda olsaydı. Ama o korkaklığının hesabını benim iyiliğime kesiyordu. Benim iyiliğimi düşünseydi yanımda olurdu.

Günlerdir kimseyle iletişime geçmemiştim. Günlerdir bu düşüncelerle boğuşup duruyordum. Cevapsız sorularım ise günden güne çoğalıyordu. Ben İltay'ın keşkem değil iyikim olmasını istemiştim...

Çalan kapıyla uyuşuk hareketlerle koltuktan kalktım. Koltuk ile aramızda özel bir bağ oluşmuştu. Koltukla evlenmeyi bile düşünüyordum.

Kapıyı açtığımda göz göze geldiğim adamla kalbim sızlamıştı. Birkaç saniye gözlerinde duraksadım. Bakışlarındaki yorgunlukla pür dikkat yüzümü inceliyordu. Hiçbir tepkimi kaçırmak istemezcesine. Ben ise saniyelik şaşkınlığımdan kurtulmuş bomboş bir ifade takınmıştım yüzüme. Gözlerinde gördüğüm özlem duygusu ve pişmanlık zihnimin bana oynadığı bir oyun olmalıydı.

Derin bir nefes alıp sessizliği bozan ben oldum. ''Neden burdasın?'' Ses tonum öyle ifadesiz çıkmıştı ki ben bile şaşırmıştım. İltay da bunu fark etmiş olmalıydı ki yüzünde bir şeylerin paramparça olduğunu gördüm.

''Konuşmak için geldim.''

''Konuşacak bir şeyimiz kaldı mı ki?''

''İçeri girebilir miyim?''

''Nasıl buldun beni?''

''Çok zor olmadı.'' Geri çekildiğimde usulca içeri girdi. Kalbime de böyle girmişti...

Koltuğa oturduğunda karşısına oturdum. ''Bir şey içer misin diye sormayacağım. Çünkü biz bunu bile yapacak durumda değiliz."

İltay yutkunup usulca başını salladı. Onu inceleme fırsatı bulduğumda şaşırmadan edemiyordum. Berbat bir haldeydi. En az benim kadar hem de. Sakalları uzamıştı. Her zaman kullandığı boydan biraz daha uzundu. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. O sarsılmaz duruşu yoktu. Yüzündeki ifade yaşlı ve yorgun bir adama aitti adeta. Neden bu haldeydi? Bunca zamandır umursamadığı ben yüzünden mi? Buna inanamıyordum.

''Bahar...'' Adımı söyleyişi kulaklarımda çınlamıştı. Acı mı çekiyordu? Bu ses tonu da neydi böyle? Sessizce yüzüme baktı bir süre. Gözbebekleri titriyordu. Tedirgindi.

"Ben açıkçası ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Aslında söylemek istediğim çok şey var ama nasıl dile getirebilirim ya da sen duymak ister misin bilmiyorum. Tek bildiğim seni anladım Bahar. Çok düşündüm ve en sonunda seni anladım. Hatamı kabul ediyorum. Özür dilememin bir faydası olmayacak belki ama yine de... özür dilerim Bahar. Çok özür dilerim. Sen bunları hak etmedin."

Kalkıp önümde diz çöktü. Gözlerim dolmuştu. Kalbimdeki sızı gözlerimi dolduruyordu. Hayır gözlerinde gördüklerim...

Bir elini dizime koyup diğer eliyle elimi tuttu. Derin bir nefes alıp yüzümü inceledi bir süre.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin