BÖLÜM 13

836 43 76
                                    

Keyifli okumalar :)

Yalnızlık öyle bir varoluş ki, ona alışman zaman alıyor lakin alıştığında ise vazgeçemez oluyorsun. Ben yalnızlığı en başta görmüş ve onu sahiplenmiş olanlardanım.

Yalnızlık herkesi ürkütürken, beni asıl ürküten ise yalnız kalamamak olmuştur her zaman.
Ama sabırla ördüğüm taşlar yavaş yavaş yıkılmaya başlamıştı. Arat, benim dünyama girdiğinden beri beni asıl korkutan yalnız kalamamak değil; onsuz kalamamaktı.

Ben yalnız dünyama o kadar alışmıştım ki bir an bile korkmamıştım. Ama şimdi korkuyordum. Yalnız kalmaya her bir hücresi bağlanmış benliğimi Arat yavaş yavaş kendi varlığına bağlıyordu. Ona çekiliyordum ve buna engel olamıyordum.

Gitmişti. Ben gitme diyememiştim belki ama o anlamalıydı. Onun benden gitmesini asla istemeyeceğimi anlamalıydı.

Belki de anlıyordu ama benim kelimelere dökmemi istiyordu.

Ben o gecenin parlak karanlığında susmaya yemin etmiştim adeta.

Acıyla o kadar kıvranıyordum ki tek kelime etmeye mecalim yoktu. Çok acıyordu canım. İçim sıkılıyor, yüreğim boğuluyordu.

Saf acıya doymuştu ruhum, zifiri karanlığa boyanmış hayatımla...

Şimdi ise o gece sustuklarımın hesabını verecektim kendime... En başta kendime sonra Arat'a.
O yüzden Cesur abiden, Arat'ın yerini öğrenmiş ve onun yanına gitmek için hemen yola koyulmuştum.

Gelmiştim de ulaşmak istediğim yere ama önünde durduğum binanın girişini bulamıyordum.

Etrafta kimse olmadığından birine de soramıyordum. Kaldırıma oturup beklemeye başladım.

Arat neden böyle bir yerde takılıyordu gerçekten merak etmiştim. Binanın içinde ne var onu da bilmiyordum ama izbe bir yerde olan bu yer pek tekin durmuyordu.

Köşenin başında arkası dönük biri vardı. Hızla yanına gidip seslendim.
"Affedersiniz, bir şey sorabilir miyim?"

Genç adam arkasını döndüğünde yutkunamamıştım. Karşımda İltay vardı. Rüyamda Arat'ın en yakın arkadaşıydı.
Bu sadece bir rüya olamazdı. Bu kadarı mümkün değildi.

Şaşkınlıktan konuşamıyordum. İltay da bana aynı şaşkınlıkla bir an için baksa da sonra kendini toparlamıştı.

"Tabi" diyerek cevap verdiğinde.

"Adın ne?" Emin olmak istiyordum. Adı gerçekten de İltay'sa bana oynanan çok büyük bir oyun vardı.

"Bunu mu soracaktın?" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Hayır ama birine benzettim sizi o yüzden.."

"Asıl soruyu alabilir miyim?" Lafımı böldüğünde önceliğimin Arat'ı bulmak olduğunu hatırlattım kendime.

"Ben buraya girmek istiyorum ama girişi bulamadım."

"Buraya neden girmek istiyorsun?"

Ona Arat'ın adını verip vermeme ikileminde kalmıştım. Ama eğer rüyamdaki gibiyse onu tanıyordu.

"Arat'ın yanına gitmek için"

"Arat'ın, senin buraya geleceğinden haberi var mı?"

Neden bu kadar meraklıydı ki?!

"Girişi söyleyecek misin?" Sinirim ses tonuma da yansımıştı.

" Tamam. Gel Arat'ın yanına gidelim."

Birlikte binanın önünde durduğumuzda İltay durup bana baktı.

"Burada kapı yok" İltay yandan bir gülüş atıp.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin