BÖLÜM 19

690 40 13
                                    

Keyifli okumalar :)

Yağmur damlaları bedenime her çarptığında ruhumun ateşi sönmek yerine daha da alev alıyordu. Bir yangının ortasına düşmüştüm. Yanıyordum, kanıyordum... Çok acıyordu. Ama sessizce yanmaya devam ediyordum. Ne zaman sönecekti bu ateş? Bedenim toprağa verildiğinde mi? Bana ölmek bile acı verirdi. Bu zavallı hayatımda bana acı vermeyen tek bir şey dahi yok muydu? Peki ya neden? Ben neden sürekli..?! Sorgulamayı bırakmalıydım belki de. Küçük Gece'm gibi sessizliğe gömülmeliydim. Kırgınlığı oluk oluk akıyordu Küçük Gecem'in... Ağlayamıyordu da sadece susup... bekliyordu. Neyi beklediğini biliyor muydu?

"GECE"
İşte benim en büyük ıstırabım, işte benim en büyük avuntum. Gelmişti... burada yanımdaydı. Kalbim tekrar atmaya başlamıştı gelişiyle. O hiçbir şey yapmasa dahi varlığı benim ölmüş ruhuma can veriyordu. Sen nasıl büyülü bir şeysin Ay'ın Oğlu?

Yanıma gelişiyle ayağa kalktım. İşte yine tüm kusursuzluğu ile karşımdaydı. Yağmurdan ıslanmış bedeni ve alnına düşen bir kaç tel ıslak saçıyla.

Çok güzeldi... Ona bakmak bile benim için çok değerliydi. O, bu zavallı hayatımdaki en değerlimdi. İronikti... ama öyleydi.

"Efendim?"

Gece karası gözleri hızla bedenimi taradı. Güzel çehresindeki kaşları çatılmıştı. Nefes nefeseydi ve sinirli. Bu beni istemsizce gülümsetti. Benim için endişelenmiş miydi yoksa?

"Sana dışarı çıkmamanı söylemiştim. Bunun nesini anlamadın tam olarak?" Ses tonunu ayarlamaya çalışıyordu. Bu yüzden kendini kasıyordu. Gerçekten benim için endişelenmişti.

"O kızın evinde kalmak istemiyorum." O kız... s benim bakmaya kıyamadığım sana... o kız gözlerini ayırmadan bakabiliyordu. Benden bir şeyler gizlediğini söyleyecek kadar seni tanıyordu. Gözlerimin içine bakarak senin bana ait olmadığını anlatabiliyordu.

"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu?

"Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana meydan okuyordu. Tek değerli varlığım olan seni benden almak istiyordu.

"Gerçek sebebin ne Gece?"
İnanmamıştı. Ne söyleyebilirdim ki? Sana gerçeği söylersem benden gidersin Ay'ın Oğlu.

"Gerçek sebep bu zaten. Sevmiyorum işte o kızı."

"SEN ZATEN KİMİ SEVİYORSUN Kİ?!"

İşte yine oluyordu. Kalbimin kırıkları dört bir yana saçılıyordu. Acı acı sızlamaya başlamıştı...
Bana ilk kez bağırıyordu. İlk kez bana karşı bu kadar acımasızdı. O kız senin için bu kadar mı değerli Ay'ın Oğlu?

O kızın yanında ben bir hiç miyim gözünde? Peki ya sana kimseyi sevmediğimi düşündüren ne? Üstelik seni bu kadar severken?
Küçük Gece'nin gözünden bir damla yaş süzüldü usulca. Bu kez benim küçük kızım ağlıyordu.

"Özür dilerim." Seni bu kadar sevdiğim için...
Gülümseyip. Ya da gülümsemeye çalışıp
"Ben gitmek istiyorum." Dedim. Arat yüzümü taradı ardından bakışlarını gökyüzüne dikip
"Git" Dedi.

Küçük Gece'm hıçkırarak ağlıyordu. Usulca başımı sallayıp yürümeye başladım. Yanından çekip gittiğim adama içim giderken üstelik.

Çok kırılmıştım. Bu kez neden bu kadar kırılmıştım ki? Bu çok fazla gelmişti. Kalbim sıkışıyordu ondan uzaklaştığım her adımda. Nefesim daralıyor, boğulacakmış gibi hissediyordum.

Yine de yürüdüm. Adımlarımı kırgınlıkla atıyordum. Ondan böyle bir atak beklemiyordum. Yaralarımı saran bu adamın bana en büyük yarayı açmasını beklemiyordum.

Sanırım seni kaybettim... Ay'ın Oğlu.

*****

Öylece yürüyordum izbe sokaklarda. Ta ki yanıma gelen İltay' a kadar.
Bir anda karşıma çıkmıştı.
"Gece, bu saatte nereye gidiceksin? Üstelik tehlikedeyken. Arat sadece seni korumak istiyor. Neden böyle yapıyorsun?"

Bu kez ben sessizliğe gömülmüştüm. Küçük Gece'm ile rolleri değişiyorduk sürekli.
Ben susmaya devam ediyordum İltay ise konuşmaya.

"Gece, yoksa Arat'tan mı hoşlanıyorsun?" İşte o soru! Hoşlanmak mı? Hislerimi bi hoşlantıya sığdırmak çok zor İltay.
Yalan söyleyecektim. Kendimi hazırlayıp maskemi suratıma geçirdim.

"Saçmalama İltay. Tabiki hayır."

İnanmasını umuyordum. Bir kez daha sormamalıydı. İkinci kez bu soruya cevap verirsem bana inanmazdı.

"Gece. Güzelim, sen onunla ilk tanıştığın zamanları bir rüya sanıyordun." Durup tepkimi ölçüp devam etti. İfadesizce onu izliyordum bu her ne kadar zor olsa da.
"O zamanlar ona aşıktın. Eğer bu hislerin hala devam edi-" Hızla sözünü kesip
"Hayır İltay. Hisler değişebilir. Artık Arat'a karşı o türde duygularım yok." Yine yapmıştım. İkinci kez yalan söylemeyi başarmıştım. Onu kaybetmemek için mi bu kadar iyi yalan söyleyebiliyordum? Ama kaybetmiştim zaten...

O seçimini bana göstermişti. Beni sevmiyordu. Beni istemiyordu. Sadece vicdanını rahatlatmak için beni koruyordu.

"Öyleyse sorun yok. Ve sorun yoksa geri dönelim Gece. Sen böyle yapmaya devam edersen yanlış anlaşılırsın. Üstelik sevmediğin biri için kendini düşünmeden hareket etmen mantıklı mı? Sevmediğimiz insanların ne dediğini umursamayız. Gidip Arat'la konuş. Aranızdaki bu sorunu her şey tazeyken hallet. Hiç değilse benim hatırım için yap."

Gurur...  Hiçbir şey olmamış gibi Arat'a geri mi dönecektim. Üstelik birçok şey olmuşken. Aşk insanı gurursuzlaştırır mı? Gururumdan da mı vazgeçmeliyim? Ölüm Meleğim, beni daha kaç kez öldüreceksin?

Bir kez daha ezilecektim. Bir kez daha ama... son kez.
Bundan sonra ezilmek yoktu. Şimdilik sessizliğimi koruyacak. Bunu yutacaktım...

Ama öfkem yavaş yavaş günyüzüne çıkmaya başlamıştı. Öfkemi harlayacak olan bu kez acım olacaktı.

İnstagram: gulcancelikoglu

Takip etmek isteyenler için şöyle bırakayım :)

Bölüm nasıldı? Arat'ın, Gece'ye bağırışı hakkında ne düşünüyorsunuz?

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin