BÖLÜM 31

601 33 8
                                    

Keyifli okumalar 🖤

Ölüm...
Ölmek için çok genç ya da çok yaşlı olmak bir önem arz eder miydi? Bedenimizden ayrılıp ebediyete karışan ruh ya çok genç olmamıza rağmen aksi gibi çok yaşlıysa? Ya da çok yaşlı olmamıza rağmen ruhen çok gençse?

Yaşın hiçbir önemi yoktu. Yaş sadece rakamlardan ibarettir. Önemli olan ruhtur. İçimizde bizimle yaşayıp daha sonra sonsuzluğa karışan ruhumuzdur. Dünyada bedenimizden tek bir iz bile kalmayacak olsa bile, bizi başka dünyada yaşatan parçamızdır ruhumuz.

Şu an hissettiğim acı sadece bedenimden ibaretti. Öldüğümde son bulacaktı. Ama ruhumdaki dinmeyen acı ölsem bile asla son bulmayacaktı.

Bedenim soğuk zeminden biri tarafından kaldırılıp taşınıyordu. Gözlerimi açamıyordum. Kolumu bile kaldıramıyordum. Sadece hissediyordum. Ruhumun ufak bir parçası da olsa hala yaşıyordu.

Etrafımdaki seslerin kime ait olduğunu ayırt edemiyordum. Gözyaşları eşliğinde dudaklarından dökülen sözcükler vardı sadece.
Durumum çok mu kötüydü? O yüzden mi çevremi acıya boğmuştum?

Üşüyordum. Çok üşüyordum hem de. O hasret kaldığım sıcaklık kendini daha da aratır olmuştu.

Canım da yanıyordu. Gözümden bir damla yaşın süzüldüğünü hissediyordum. Ben Gece, ölmek için çok genç, yaşamak için çok yaşlı olan kızdım.

****
Zifiri karanlığa gömülmüştü ruhum. Yaralarını karanlık saklıyordu. Kimse göremesin diye.

Bedenim aydınlıktaydı. Yaralarımı saklamıyordu. Herkes görsün diye.

Bedenimdeki yaraları ben sarardım. Ama kimsenin görmediği ruhumdaki yaraları sarmak için çok yorgundum.

Kulağıma uzaktan sesler geliyordu. Net olmayan. Sesler git gide netleşirken bilincim yerine geliyordu.

Gözlerim yavaşça açılırken karanlık bir yerdeydim. Gözlerim kısılırken etrafı taradım. Ay ışığı camlardan odaya süzülüyordu. Kapı gürültülü bir şekilde açıldığında bakışlarım hızla kapıdaki kişiye döndü. İltay büyük bir sevinçle "Gece uyanmışsın." Diyerek haykırdıktan sonra hızla yanıma gelip uzandığım yatağın kenarına oturdu.

"Nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı?"

İltay'ın sorusuyla yatakta doğrulmaya çalıştığımda sırtımdaki keskin acıyla nefesim kesildi. İltay telaşla "Hareket etme Gece. Uzanmaya devam et." Diyerek omuzlarımdan beni tutarak beni geri yatırdı.

Boğazımın kuruluğuna karşı yutkunup "Neler oldu İltay?"

İltay "Neler olduğunu hatırlamıyor musun?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda sallayıp
"En son seninle şatodan çıktığımızı hatırlıyorum." Duraksayıp "Vuruldum." Dediğimde İltay sıkıntılı bir nefes verip kafasını olumlu anlamda salladı.

"Seni vuran kişiyi hallettik. Tahmin edersin ki amcan yaptırmış." Dediğinde acıyla gülümsedim.
"Beni sırtımdan mecazi olarak vurduğu yetmedi. Gerçekten de vurdu." Kahkaha attığımda sırtım daha da acımıştı. Kahkahalarıma eş değer olarak gözümden akan yaşlar ile hem ağlıyor hem gülüyordum.

Artık acıma bile güler olmuştum. Ağlanacak halime gülüyorum derlerdi ya. Ben ikisini de aynı anda gerçekleştirebiliyordum. Birkaç dakika boyunca süren bu sinir boşalmamı İltay sessizce izlemiş daha sonra da kalkıp bana su doldurduktan sonra uzatıp içmemi sağlamıştı.

İkimizde konuşmuyor sadece susuyorduk. Aklıma gelen soruyla suskunluğumuzu bozmuştum.

"Zindanlarda ne buldunuz?"

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin