BÖLÜM 32

611 31 4
                                        

Ay'ın Oğlu ve Gece'nin içsel çatışmalarına şahit olacağınız bir bölüm oldu. Keyifli okumalar 🖤

'Ben yalnızlığın insan haliyim.' Demiş Nietzche. Bu cümleyi ilk okuduğumda kanayan ruhumdaki acıyı öyle derinden hissetmiştim ki. Yalnızım... demiştim kendi kendime. Küçükken saçımı okşayacak bir elin sıcaklığına öyle muhtaçtım ki. Hor görülmeye sürekli suçlanmaya ve dışlanmaya öylesine alıştırmışlardı ki beni. Sevginin mayıştırıcı sıcaklığından beni uzaklaştırıp, soğuk zindanlarda yalnızlığa mahkum etmişlerdi.

Geceleri korkarak uyandığımda seslenebileceğim anne ve babam yoktu. Sadece karanlık ve koskaca bir yalnızlık vardı. O karanlık gecelerde günağırıncaya dek ağlardım yorganımın altında. Yorganın altından başımı çıkarmaya öyle çok korkardım ki nefessiz kalırdım. Bazen ağlamaktan yorulup uyuya kalırdım bazen de nefessizlikten bayılırdım.

Benim yalnızlığım çok derinlerdeydi. Kimsenin beni kurtaramayacağı kadar belki de.

''Ölmek için fazla ölüsün buna rağmen ölüme koşuyorsun.''

Arat'ın sözleri hayatımın ironisiydi belki de. Ama bu sözlerini şuan söylemesine bir anlam verememiştim. Şehrimi kurtarmak adına canımı bile feda edeceğimi mi anlamıştı. Umrumda değildi! Hiçbir değeri olmayan varlığımın bir amaç uğruna yok olması...

Arkamı dönüp siyah parlak incilerine baktım. Ne güzeldi gözleri ne güzeldi teni ne güzeldi o... Vazgeçmek mümkün değildi bu güzel adamdan... Ama kendimi kandırabilirdim. Kendimi kandırmaya devam edebilirdim.

''Zihnim, ölü bedenlerin ruhlarıyla dolu.'' Sözlerimle bana daha da yaklaştı. Şimdi güzel kokusu yine sarmıştı etrafımı.

''Kaç ölü ruh var zihninde?'' Başını olumsuz anlamda sallayıp. ''Sadece sen ölüsün Gece. Senin ruhun ölü. Ama sen hala ruhunu azad etmemekte ısrarcısın. Bırak ruhun terk etsin bedenini, bırak huzura kavuşsun. Yeniden doğ Gece. O ölü ruhun ardından yeniden hayat bul.''

Yeniden doğmak mı? Yeni bir ruh edinmek mi? Ruhum gerçekten bu kadar ölü müydü? Ruhumu azad edemezdim ki ben. Beni ayakta tutan ölü ruhumdan akan acılar değil miydi? Beni ben yapan, hayatta bir yer edinmemi sağlayan aciz yaşamımdaki acılar değil miydi? Ben başka türlüsünü bilmezdim ki. Ben sadece acıyla yaşamayı bilirdim. Başımı olumsuz anlamda salladım.

''Yapamam. Bunu en iyi sen bilmelisin.'' Kalbine dokunup ''Sen de'' Ardından kendi kalbime dokunup ''Ben de. Bu ölü ruhlardan kurtulamayız. Biz acı olmadan yaşamayı bilmiyoruz Ay'ın Oğlu. Biz kanayan yaradan, acıya boğulmuş hayattan başka bir şey bilmeyiz ki. Bizi biz yapan bu.''

Biz ancak bedenlerimiz toprağa karıştığında bu lanetten kurtulacağız Ay'ın Oğlu. Bize başka türlüsü yasak. Biz lanetli iki küçük çocuğuz...

Sözlerimle afallamıştı ama çabuk toparladı kendini. Öyle ki canımı yakmaya devam etti sözleriyle.
"Sana buraya geri dönmemeni söylemiştim.'' Başımı olumlu anlamda salladım. İstenmemek... alışkındım. Alışkındık.

''Evet. Hiçbir şeyi eskisi gibi bulamayacağımı da söylemiştin.'' Acıyla gülümseyip ''Haklıymışsın.'' Dediğimde önüme düşen saç telimi parmaklarına dolayıp kulağımın arkasına sıkıştırdı.

''Neyi anladım biliyor musun Gece?'' Dediğinde sessizce devam etmesini bekledim. ''Bu zamana kadar Araf'ta yaşamadığımı. Asıl Araf... asıl cennet ve cehennemin kesiştiği yer tam da... senin yanınmış.''

Kalbim umutla yeşermişti bir anda. Bu güzel adamın tek sözüyle tek bakışıyla hem de. Ama umut acıtırdı. Umut beni uçurumun kenarından iterdi. Bir kez daha bu düşüşü yaşayamazdım. Bir adımla ondan uzaklaştım. En çok ona yaklaşmak isterken.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin