BÖLÜM 29

607 39 2
                                    

3K olmuşuz 😁O kadar mutluyum ki. Bu mutluluğumu kelimelere nasıl dökeceğimi bilmiyorum. Ama siz beni anladınız bence. İyiki varsınız 🖤 Keyifli okumalar 🥰
Multimedia; Gece'nin şefkati hissettiği andaki donuk bakışı olarak hayal edebilirsiniz..

Küçükken bize anlatılan masallarda prensesin her zaman onu kurtaran bir prensi olurdu. Kuleye kapatılsa da, derin bir uykuya yatırılsa da, zehirlense de... ve daha nicesi. Onları kurtaracak bir prensin geleceğini bilirlerdi. Kendilerini kurtaracak fırsatları olsa dahi bunu yapmaz beklerlerdi.

Ben bu masalları yengem, Melis'e anlatırken gizlice dinlemiştim. Ama aklımda hep tek bir soru olurdu? Neden birine muhtaç bir hayata kendilerini mahkum ediyorlardı ki? Küçük Gece ve ben birine muhtaç olmanın ne kadar berbat bir his olduğunu biliyorduk ve bundan nefret ediyorduk.

Melis bu masallara inanırdı ve kendinin bir prenses olduğunu ve prensinin onu beklediğini söylerdi sürekli. Ben ise bunların saçmalık olduğuna inanırdım. Çünkü yıkılsam bile kendi gücümle ayağa kalkmak isterdim.

Buna inanmayan ben Ay'ın Oğlu'na çölde bir damla suya muhtaç kalmış biri gibi ona susuyordum. Ama ben ondan asla beni kurtarmasını istememiştim. Tek istediğim hiçbir şey yapmasa da varlığını hissetmekti.

Sanırım bir prenses olmadığım için bu bile bana çok görülmüştü. Şimdi ise kendi kurtuluşumu arıyordum. Her zaman olması gerektiği gibi...

"Ay Kadın." Diye fısıldadım bunun gerçekliğine inanmak istercesine.

"Gece." Sesi öylesine huzur vericiydi ki... Arat'ta olduğu gibi.

"Sana yardım etmeye geldim. Çok küçük bir yardım. Başlarda sana yardım etmeyi hiç istememiştim. Ama şartlar değişti. Arat'a. Oğluma bel bağlayacağını düşündüm. Ama görünen o ki yanılmışım. Bakma bana öyle."

Nasıl baktığımı bile bilmiyordum aslında. Hala şaşkındım.

"Her anne gibi ben de oğlumu koruyorum. Senin ona ihtiyacın Yok bunu gördüm. Ve ona duyduğun saf sevgi beni derinden etkiledi. Sevgi insanı güçsüzleştirir ama sen daha da güçlendin. Onu gerçekten seviyorsun değil mi Havva Kızı?"

Sevgi insanı güçsüzleştirir miydi gerçekten? Ben sevgiyi ilk kez Arat'ta tatmıştım. Sevginin ne demek olduğunu asla tam olarak bilemeyecektim. Çünkü ben ilk kez sevdiğim adam tarafından... Ondan vazgeçmek istiyordum. Ama buna gücüm yoktu. Sevgi gerçekten beni güçlendirdiyse. Ondan vazgeçme konusunda neden bu kadar güçsüzdüm? Onu çok sevdiğimden mi? Sevgimin gücü mü bunu engelliyordu?

"Evet. Onu çok seviyorum. Onu kendi benliğimden vazgeçecek kadar çok seviyorum. Ve ona olan sevgim öylesine güçlü ki ne ona gidebiliyorum ne de ondan kendimi alabiliyorum."

Ay Kadın gülümseyip. Eliyle yanağımdan süzülen gözyaşımı sildi usulca. Ağladığımın farkında bile değildim.

"Sevgin gözlerinden acı olarak akıyor Gece. Bu sevgi canını mı yakıyor?" Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Bu sözler kalbime dokunmuştu. Sevgi bile bana acı veriyordu. Dudaklarımdan bir hıçkırık daha kopmuştu. Sevmek bile bana yasaktı. Benim sevgim kanıyordu yaralarla dolu ruhumdan.

"Ağla Havva Kızı. Ağla ki yüreğindeki zehiri akıt."

Yüreğimdeki zehir ağlamakla son bulmuyordu ki! Bunca zaman döktüğüm gözyaşlarım, sadece yeni acılara yer açmıştı.

''Ben bu aşkla başa çıkamıyorum. Çok ağır geliyor. Ben... ben ilk kez birini böylesine sevdim. Koşulsuz şartsız. Hiçbir şey istemedim. O beni sevmese de olur dedim hep. Ama aslında kendime yalan söyledim.'' Bir hıçkırık daha koptu yüreğimden, bedenim beni taşıyamaz hale geldiğinde dizlerimin üzerine yıkıldım. Bakışlarım Ay Kadın'ı buldu. ''Ben sadece sevilmek istedim.''

Gözyaşlarım daha da artmıştı. Acım öyle çoktu ki dinmiyordu. Acımı dindirecek tek kişi vardı. Bana acıların en büyüğünü yaşatan kişi.

Ay Kadın birkça adımda yanıma gelip omuzlarımdan tutup beni kaldırdı. Saçımı okşadığında, şefkati iliklerime kadar hissetmiştim ve ilk kez tattığım bu duygu beni şaşkına çevirmişti. Şefkat böyle bir şey miydi? Bir annenin şefkatli elleri dedikleri şey, bu muydu? Gözyaşlarımı silip sakinleşmeye çalıştım.

Gözyaşlarım tamamen dindiğinde "Özür dilerim. Sizin karşınızda ağlamak istememiştim."

Ay Kadın gülümseyip "Ağlamaktan korkma . Asıl ağlayabilen insanlar güçlüdür. Çünkü onların acıları öyle çoktur ki yürekleri taşıyamadığından gözlerinden akıtırlar. Sakın pes etme Havva Kızı. Seni sen yapan şeyin ne olduğunu unutma!''

Yüzüme birkaç saniye bakıp. " Seni uyarmalıyım. Bu gece çok kan dökülecek."

Kaşlarımı çatıp "Anlamadım!" Dedim.

"Sana sadece bu kadarını söyleyebilirim Gece. Çok fazla İnsanın kanı dökülecek. Dikkatli ol!" Sözlerinin ardından arkasını dönüp yürümeye başladığında arkasından ben de gidiyor bir yandan da sorularıma cevap almayı umuyordum.

"Kimin kanı dökülecek? Neden bunu söylediniz? Bildiği-"

Beyaz ışık hüzmesi her tarafı aydınlattığında sözlerim yarıda kalmıştı.

'Bildiğiniz şey ne?' Diyerek fısıldamıştım. O gitmişti.

Balkona çıkıp gökyüzündeki ona baktım.

''Teşekkür ederim.'' Bana şefkatin ne olduğunu öğrettiğiniz için... Dedim sessizce.

Odamın kapısı tıklatıldığında balkondan çıkıp ''Gir.'' Diyerek seslendim. İçeri giren kişiye şaşkınlıkla bakakalmıştım. Onu burada beklemiyordum.

''Gece.'' İltay kapıyı ardından kapatıp bana doğru gelmeye başlamıştı. Bir anda sarılıp ''İyisin Gece. İyi olmana çok sevindim.'' Diyerek geri çekildi.

''İltay senin burada ne işin var?''

Koltuğa oturup ''Seni görmeye geldim. İyi olup olmadığına bakmak istedim.'' Diyerek beni cevaplamıştı.

Ben hala ayakta durup ona bakıyordum. '' Ne o beni gördüğüne sevinmedin mi?'' Kafamı olumsuz anlamda sallayıp koltuğa oturdum. ''Hayır İltay. Tabiki çok sevindim. İyiki geldin. Sadece seni bu gece görmeyi beklemiyordum.''  Kafasını anladığına dair salladı.

''Araf'ta herkes seni konuşuyor. Gelişin ses getirdi.'' Diyerek gülümsediğinde. Ben de gülümsedim.

''Halkından sana destek verenler olmuş. Şehrini, amcanın elinden alacak mısın?'' Başımı olumlu anlamda sallayıp ''Evet. Alacağım. Bu sebeple buradayım. Halkıma bunu borçluyum.'' Dedim.

''Bu kolay olmaycak biliyorsun.'' Evet olmayacaktı.

''Biliyorum. Ama bu amaç uğrunda her şeyi yapacağım. Kaybedecek bir şeyim yok.'' Dediğimde İltay oturduğu yerde hareketlenip ''Gece. Bu amaç uğruna canını bile feda edecekmişsin gibi konuşuyorsun. Ben mi yanlış anlıyorum?'' Sessiz kaldığımda İltay kaşlarını çatıp sıkıntılı bir nefes almıştı.

''Bana güvenen insanlar var İltay. Onları yarı yolda bırakamam. Ve amcamın kazanmasına izin veremem. Dediğim gibi kaybedecek hiçbir şeyim yok. Öldüğümde ardımda bıraktığım için endişeleneceğim kimsem yok.''

''Peki ya Arat?'' Bu soruyla aramızda birkaç saniye sessizlik oldu.

''Ben onu çoktan kaybettim İltay.'' Odanın kapısı tıklatıldığında bu kez içeri Bars girmişti.

Bars, İltay'ı gördüğünde sessizcce beklemeye başlamıştı. ''Bars, dediğimi yaptın mı?''

''Evet Efendim. Gitmeye hazırız.'' Başımı salladığımda İltay ''Neler oluyor Gece?'' Diyerek merakını dile getirmişti.

''Benim gitmem gerekiyor İltay. Seninle döndüğümde buluşalım.''  İltay ayaklanıp ''Nereye gitmen gerekiyor! Ne olduğunu anlat Gece'' Dediğinde ona gerçekleri anlatırsam benimle gelmek isteyeceğini bildiğimden ''Önemli bir şey yok İltay. Döndüğümde konuşuruz.''

Bars'a dönüp ''Gidelim.'' Dediğimde Ay Kadın'ın sözleri kulağımda çınlamıştı.

'Bu gece çok kan dökülecek!'

Beğenmeden geçmeyelim 🖤

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin