Keyifli okumalar :)Evren kocaman bir hiçliğin üzerine yaratılmıştı. Ve bu sonsuz bilinmezliğin içinde hayat denilen kavram ortaya çıkmıştı. Bu hayat denilen şey ise biz insanların üzerinde küçük denilecek lakin etkileri büyük oyunlar oynuyordu.
Bir de rüyalar alemi vardı. Bilinçaltımızın bize oynadığı oyunların en saydam ama bir yandan da en somut haliydi. Bana oynanan en büyük oyun rüyam olmuştu. Arat'ı ilk kez rüyamda görmüş ve onunla gerçek olamayacak şeyler yaşamıştım. Hatta şu an bile onunla gerçek olamayacak şeyler yaşıyordum. Benim sefil hayatımda Arat'ın olması... benim gibi bir kız için çok fazlaydı.
Şu anda odamda, yatağımda oturuyordum ve tam karşımda elinde bir poşetle duran Arat vardı. Beni eve bıraktıktan sonra hiçbir açıklama yapmadan gitmişti. Şimdi ise camdan odama girmişti. Ben geleceğini düşünmediğimden oldukça şaşkındım. Üstüne üstlük pembe şortlu pijamamla olmak biraz utanç vericiydi.
Arat poşeti yanıma koyup üstünden ceketini çıkardı. Ceketini de tekli koltuğa gelişigüzel bıraktıktan sonra yanıma oturdu. Poşetten merhem ve sargı bezi çıkarttıktan sonra elimi elleri arasına aldı ve yavaşça merhemi sürmeye başladı. Ellerim bir haftadır kanıyor sonra yaralar kabuk bağlıyordu ve ben her kum torbasına vurduğumda bu döngü devam ediyordu.
Uzun parmakları nazikçe merhemi sürüyordu. Büyük elleri arasında kaybolan elimle gülümsemeden edemedim. Sağ elimi sardıktan sonra aynı işlemi sol elime de uyguladı.
Güzel yüzüne bakmaktan kendimi alamıyordum. Varlığı göğsüme kocaman bir yük bindiriyordu ama asla rahatsız etmiyordu aksine o varken tanımlayamadığım güzel duygular tüm bedenimi sarıyordu.
Tam önümde diz çöküp kaval kemiğimdeki morluk için başka bir merhemi sürmeye başladı. Benim ise gözlerim yavaş yavaş doluyordu. Hıçkırarak ağlamak istiyordum.
Gözümden bir damla usulca aktı. Sonra bir diğeri derken sessizce dökülmeye başladı gözyaşlarım. Arat'ın siyah incileri beni bulduğunda gözlerinde sevdiğim o güzel bakışla gözyaşlarımı izledi.
Ayağa kalkıp banyoya gitti. Merhemleri poşete koyup kenara koyduktan sonra beni kollarımdan tutup nazikçe ayağa kaldırdı. Ben hala ağlamaya devam ederken beni yatağıma yatırıp üstümü örttü. Saçlarımı okşayıp ''Uyu hadi.'' dediğinde ben daha da çok ağlamaya başlamıştım. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp hızla doğruldum. Sırtımı yatak başlığına dayayıp gözyaşlarım eşliğinde güzel yüzüne baktım.
''Yapma Arat! Bana böyle şefkatli davranma. Benim yaralarımı da sarma... Sen böyle yaparsan ben... ''Bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. ''Ben alışırım. Ve sen gittiğinde büyük bir boşluğa düşerim. Daha önce kimse benimle böyle ilgilenmedi ve sen şimdi bunu yaparsan, ben kendimi onaramam.''
Arat yatağıma oturup yüzümü elleri arasına aldı ve gözyaşlarımı sildi.
''Bu zamana kadar ben yoktum. Yaralarını sarabildin mi ya da kendini onarabildin mi?'' Kafasını olumsuz anlamda salladı.
Haklıydı... Bunların hiçbirini yapamamış ama yaptığıma kendime inandırmıştım. Kendime yalan söylemek konusunda ustaydım sanırım.
Arat derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Gidiyordu işte... 'Gitme' diyebilir miydim? Bunu söylemeye haddim var mıydı? Peki ya gitme dedikten sonra kalır mıydı?
Ceketini alıp bana döndü. Gözlerimden okuyabilir misin Ay'ın Oğlu? Sana yalvarışım gözlerimden belli olur mu?
Yanıma gelip elini yanağıma getirdi.
"Bir şey istiyorsan söyle Gece.'' Derin bir nefes alıp devam etti. ''İstemediğin bir şey olduğunda da söyle. Sakın susma Gece. Seni susturmalarına izin verme!''İnstagram: gecevegolgeleri
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Fantasy"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana mey...