BÖLÜM 23

663 41 7
                                    

Keyifli okumalar :)
Kaybetmeye mahkum doğduğumu sanmıştım tüm hayatım boyunca çünkü hiçbir şey kazanamamıştım. Kazanmayı bilmediğimdendi belki de bu çaresiz kabullenişim ama artık kazanmayı da öğrenmeliydim. Kaybetmeye mecbur bırakılmıştım belki ama kazanmak kendi seçimim olmalıydı. Ay'ın Oğlunu kazanacaktım mesela. Bu bilmediğim dünyadaki savaşı kazanacaktım. Karşıma çıkan engelleri tek tek aşıp sonunda kazandım diyebilecektim. Bu yürüyeceğim yolda canım çok yansa bile..

"Bize anlatılan efsaneyi size anlatmaktan onur duyarım Efendim." Bu sözlerinin ardından efsaneyi anlatmaya başlamıştı. Aynen onlara anlatıldığı şekilde.

"Çok eski çağlarda gökyüzünün karanlığında yazılmış yaşanıcak olan...
Bahtı adı gibi kara olan bir kız doğacakmış. Kız, adı daha önce iyi anılan bir diyara kurtarıcı olarak gönderilecekmiş. Bu ülke çok güzel bir yer iken kara büyüyle lanetlenmiş bir diyara dönüşmüş. Laneti tek kaldıracak olan kişi bu diyarın prensesiymiş. Prenses bu diyardan çok uzaklara kaçırılmış. Ve bu güzel diyarın dört bir yanı kara büyüyle çevrelenmiş. İnsandan doğma bu prenses tam 18. Yaş gününe bastığında bu diyara geri dönebilecekmiş. Ta ki o güne kadar lanetle yaşamaya mecbur bırakılmışlar..."

Şaşırmam gerekiyordu bu anlatılanlara ya da herhangi bir tepki ama yoktu.. Hiçbir şey yoktu. Hislerim alınmıştı adeta.

Herkes pür dikkat vereceğim tepkiyi bekliyordu. Derin bir sessizlik çevrelemişti dört bir yanımı. Bakışlarımı gökyüzüne kaldırıp gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. Gözlerim Ay'ın Oğlun'u bulmak için yanıp tutuşurken kendimi tuttum.

Karşımda bana gerçek hikayeyi anlatan biri vardı. Bunun farkındalığıyla "Şuan lideriniz kim?" Dediğimde bakışlarımı anlık olarak üzerlerinde gezdirdim. Hepsinin yüzünde okunan memnuniyetsizlikti.

"Amcanız."

Zamanın kumları, gerçeğin rüzgarı ile harmanlanıp yüzüme bir tokat gibi çarpılmıştı.

Amcam... Araf'a ilk gelişimdeki amcamı hatırladım. Ve şimdi.. Amcamın gerçek yüzünü sadece Araf'ın insanları mı bana gösterecekti.

Küçük Gece fısıldadı tüm donukluğuyla.
"O yaptı."
Cevabını duymaktan korktuğum soru dudaklarımdan döküldüğü anda zamanın durmasını dilemiştim çünkü alacağım cevaba hazır değildim.

"Neden amcam..?" Devamını getiremedim zaten gerek yoktu da.. beni anlıyorlardı.

"Sizi kaçırtan amcanızdı Efendim. Diyarın başına geçecek tek gerçek varis sizdiniz. Amcanız bu yüzden sizi-" Elimi kaldırıp durmasını istedim. Duyduklarımı sindirmeliydim.

"Beni kaçırıp, o başa geçti. Ve beni gözünün önünde tuttu her zaman." Kendi kendime mırıldanıyordum. Taşlar yerine oturuyordu.
Saliselik zihnimden geçen düşünce ile kalbim kana boğuldu ve ruhum acıyla kıvrandı.

Arat, beni tam 18. Yaş günümde Araf'a getirmişti. Kehanette 18 yaşıma girdiğimde buraya ayak basabilecektim ve aynı zamanda kaçırıldığım diyarı kurtarabilecektim. Karşımda bana Efendileri olduğumu söyleyen bu kişilerle Arat'ın bir husumeti vardı. Öyleyse Arat beni neden buraya getirmek istemişti ki? Düşmanlarına yardım etmek için mi !? Yoksa beni düşmanlarına koz olarak kullanmak için mi?

Bir adım gerimde duran Arat'a döndüm. Kalbimden, gözbebeklerime dolan kırgınlıkla irislerim titriyordu. Dişlerimi sıktım yumruklarıma eş zamanla.

Arat'ın yüzüne sessizce baktım. Anladığımı anlamıştı. Beni bir koz olarak kullanacaktı. Hiçbir değerim yoktu gözünde. Aptaldım.. O kadar aptaldım ki bunun tarifi yoktu.

Sessizliğin çığlıkları aramızda büyüdü ve en sonunda bizi sağır etti. Hiçbir şey duymuyordum tek duyduğum kalp atışlarımızın sesiydi.

Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Yutkunamıyordum. Konuşamıyordum. Ağlayamıyordum...

Ölüm Meleğimin, gözlerindeki siyahlıkta kaybolduğumu hissedebiliyordum. Donuk bakışlarım, yüzündeydi. İlk kez şahit olduğum bir ifade vardı güzel yüzünde.

Ölüp bittiğim adama bakmaya devam ederken.
"Adın ne?"
"Bars Efendi Gece."

Bars'a dönüp "Sana istediğim zaman ulaşabilir miyim?" Dediğimde şaşkınlıkla başını onaylar anlamda sallayıp.
"Elbette Efendim. Adımı yüksek sesle söyleyerek beni çağırabilirsiniz."

Başımı sallayıp arkamı dönüp yürümeye başladım. Adımlarım sakindi. Ürkütücü bir şekilde ruhum da öyle.

Ardımdan sesler yükselmeye başlamıştı ama onları algılayamıyordum. Ormanın karanlığına doğru yürümeye devam ettim. Nereye gittiğimi bilmeden. Ne yapacağımı bilmeden.

Birinin varlığını hissediyordum hemen ardımdan. Benim ölüm ve aynı zamanda yaşama sebebim olan Ay'ın Oğlu...

Kolumdan tutup beni durdurduğunda tam karşıma geçti ama bakışlarım boşluktaydı.

"Gece" Sesi kulaklarıma dolduğunda usulca gözlerimi kapattım.

Sanırım ben sevip, kaybetmiştim. Ve bu cehennem gibi acıtıyordu...

Beğenmeden geçmeyelim 😘

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin