BÖLÜM 50

352 21 19
                                    

Keyifli okumalar 😊
Bölüm sonu yorumlarınızı bekliyorum 😘
Bu arada Gece ailesine yeni katılan okuyucularıma buradan da 'Hoşgeldin' demek istiyorum. Önceki bölümleri beğenip, yorum yapanlar var aranızda sizlere kucak dolusu sevgi. Düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen. Sizleri seviyorum ♥️

Beklenen son gelmişti. Sonun başlangıcında mıydık? Yıllardır ölüme tapan ben. Ölümü, ölmeyi çaresizce isteyen ben şimdi ölüyor muydum?
Ama asla böylesine acı veren, ruhumu böylesine paramparça eden bir ölümü düşlememiştim. Üstelik kimsem yoktu benim bir zamanlar. Şimdi ise yanımda halkım, dostlarım ve canıma can katan Ay'ın Oğlu vardı. Benim acı aşkım vardı. Benim avuntum. Benim ızdırabım vardı. Benim mutluluğum. Benim neşem vardı.

Bunları geride bırakmak korkunçtu. Üstelik ben hiçbir şey yaşayamamıştım ki! Ben hiç yaşamamıştım. Bu muydu bana reva olan? Bu muydu yaşayacağım mutluluk? Bu kadar kısa mı sürecekti?

Haksızlıktı. Şimdiye kadar yaşadığım aciz yaşantım ve acıyla harmanlanmış ruhuma. Benim küçük Gece'me haksızlıktı. Onu büyütememiştim bile.

Aşık olduğum adamın sevgisini görememiştim. Aşkımın bile en acısını yaşamıştım ben. Sevilmemek çok zormuş. Sevginin ne olduğunu bilmediğimden önceleri kavrayamazdım gücünü. Verdiği hissi bilmezdim. Ama şimdi...

İsyanım kendime miydi? Yoksa bana bu hayatı yaşamaya mahkum bırakanlara mıydı?

Bunun cevabını hiçbir zaman bilemeyecektim...

Haykırışım devam ederken, acıyı tüm hücrelerimde hissederken. Hissettiğim başka bir şey daha vardı. Arat'ın sıcaklığı.

Kaburgalarım kırılıyordu sanki. Belki de gerçekten kırılıyordu. İki büklüm oluyordum. Acı her yerdeydi.

"ÖLDÜRÜN BENİ!" Bunu söyleyen ben miydim? Acım çok fazlaydı. Bunun bitmesini istiyordum. Lütfen birisi beni öldürsün!

Canım çıkıyordu. Kemiklerim birbirine giriyordu. Göğsüm sıkışıyor. Attığım çığlıklardan mı bilmem, boğazım acıyordu.

Gözyaşlarım tüm yüzümü kaplamıştı. Yumuşak toprak bile vücuduma iğneler batırıyormuşçasına canımı yakıyordu.

Çığlıklarımın ardı arkası kesilmiyordu. Haykırıyor, tırnaklarımı toprağa geçiriyordum. Bu nasıl bir sancıydı? Bu nasıl bir acıydı?

"LÜTFEN!"

Beni öldürmeleri için miydi bu lütfen? Yoksa acımın artık dinmesi için mi? Bedenim toprağa sertçe çarpıp duruyordu. Çevremdeki hiçbir şeyi görmüyor ve duymuyordum.

Boğazım yırtılırcasına tekrar bağırdım.
"YETER!"
Arat'ın varlığını hissediyordum yalnızca. Bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum.

Kanımın çekildiğini hissediyordum. Kanım bedenimi terk ediyordu. Tüm vücudumda derin yaralar vardı sanki.

Acı bir anda kesildiğinde bu kez gözümün önüne gelen görüntüler beni yeni bir acının eşiğine sürüklemişti. Bu kez olan ruhuma indirilen bir darbeydi.

Her yerde karanlıktı. Kan kokusu burnumu sızlatıyordu. Arat bana gülümseyip bir anda kanlar içinde yere yığılıyordu.

Bir sonraki sahnede ise uçurumdan itiliyordu. Üstelik iten kişi de bendim. Kayalıklara çarpan bedenini, donuk bakışlarını ve kırılan kemiklerinin sesi kulaklarımda çınlıyordu.
Ve bu şekilde devam eden bir döngü.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin