BÖLÜM 64

191 11 32
                                    

Biz geldik 🎉

Bölüm atmayı özlemişim. Yorumlarınızı bekliyorum. Öpüldünüz 😘🖤

Güzel ama bir o kadar da gergin geçen gecenin ertesi günü Arat ile birlikte bir karar almıştık.

Araf'a gelmiştik. Araf'ın sokaklarını özlemiştim. Griliklerle dolu bu şehir, iyi ve kötünün birleştiği bu şehir benim için çok fazla anlam içeriyordu.

Buraya ilk geldiğim gün daha dün gibi zihnimdeydi. O kadar toy ve o kadar tecrübesizdim ki... Şimdi dönüp baktığımda bu şehirin karakterimin oluşumunda emeği büyüktü. O küçük kız çocuğunu ben bu şehirde büyütmüştüm.

Hava oldukça güzeldi ve bu güzel havanın aksine biz birazdan pek iç açıcı şeyler yaşayamayacaktık. Neden mi?

Ay Kadın'ın yanına gidiyorduk. Onunla konuşmak ve artık huzura kavuşmak istiyorduk.

Arat, siyahlara bürünmüş Ölüm Meleğim... Araf'a geldiğimiz andan itibaren Arat'ın gerginliği hissedilir derecede artmıştı. Ve lideri olduğu bu şehire adım attığı an o yıkılmaz ve güçlü duruşu daha da artmıştı. Çünkü liderler zayıflıklarını asla gösteremezdi.

Bizi gören Araf sakinleri büyük bir saygıyla iyi dileklerini iletiyorlardı. Attığım her adımda ne kadar itiraf etmek istemesem de korkuyordum. Korkum ise Arat'ın uğrayabileceği hayalkırıklığı ve umudunun kırılması. İçten içe her şeyin düzene gireceğine inanıyordu. Ay Kadın'ın onu dinleyeceğini. Onu büyüten kadının ona kulak vermesini istiyordu. Hayatı boyunca acı çekmesini sağlayan kadına Arat saygı duyuyordu. Onun şefkatini istiyordu. Öz annesi tarafından kurban edilen o küçük bebek hala içindeydi. Acı haykırışlarla ağlıyordu. Arat'ın öfkesini bile dile getirebileceği biri yoktu. Onu annesinden alan kadına güvenmekten başka çaresi de olmamıştı. Ay Kadın, Arat'ı tüm darbelerden korumuştu yaşamı boyunca ama en büyük darbeyi Arat yine ondan görmüştü.

Ay Kadın'ın görkemli şatosuna geldiğimizde ikimizde derin bir nefes aldık. Şatoya çıkan devasa merdivenleri tırmanırken yanlarda duran yıldızlar dikkat çekici ışığını etrafa saçıyordu. Şato oldukça yüksekteydi. Simsiyah taşlardan yapılan şato tüm siyahlığına rağmen ışıl ışıldı.

Uzun merdivenlerin sonunda karşımıza çıkan devasa kapı kendiliğinden açıldı. İçeri adımladığımız her an çıkan topuk seslerimiz gerginliğimi körüklüyordu.

Şatonun içi bile simsiyahtı. Boş büyük holde sadece duvarlarda asılı yıldızlar ve duvara resmedilen çizimler vardı. Arat elimi farkında olmadan daha da sıktığında karşımıza çıkan kapı beklenen sona geldiğimizi gösteriyordu.

Elini sıktığımda siyah incileri bana döndü gülümsedim. Ben burdayım. Her şey güzel olacak. Gülümsemesiydi. Arat başını varla yok arası sallayıp. Kapıyı açtı. Ay Kadın tam karşımızda tahtında oturuyordu. Gözlerindeki ifade buraya geldiğimizi bildiğini gösteriyordu.

Adımlayıp tam karşısında durduğumuzda gözleri sadece Arat'a odaklanmıştı.

"Mater. Seninle konuşmaya geldik."

Ay Kadın sessizliğini korurken bu kez bakışları beni buldu. Beni bulan bakışlarından saniyelik bir öfke gördüm. Duygularımız karşılıklıydı en azından.

"Seni dinliyorum oğlum."

Arat varlığından dahil haberim olmadığı birine el hareketi ile çıkmasını işaret etti. Kadın dışarı çıkarken ekledi "Kimse gelmesin." Kapanan kapı sesiyle soluğumu tuttum.

"Buraya bu konuşmayı son kez yapmak için geldim. Bugün verdiğin karar, söylediğin sözler tüm yaşamımızı etkileyecek."
Ay Kadın ifadesiz bir yüzle Arat'ı dinlediğini belli edercesine devam et gibi bir işaret yaptı.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin