BÖLÜM 24

646 38 7
                                    

Keyifli okumalar...
Yaşamak... çok zor. Hayata tutunmak...
Yaşadıklarımı sindirmek. Sürekli susmak. Susmak zorunda bırakılmak. Yanlış anlaşılmak. Kendini açıklayamamak...

Tırnaklarınla kazıyarak, kanatarak ilerlemek...
Dayanamıyorum... Gücüm kalmamış gibi hissediyorum. Kalbim.. kanıyor. Boğuluyorum.

Canım acıyor. Canım bile bana acıyor. Zavallı hayatımda güçlü durmak çok zor. Tam işte yaşıyorum dediğim anda tekrar uçurumun kenarına sürükleniyorum. Bu acınası benliğim, zavallı yaşamım ne zaman sona erecek?

Tam her şey yoluna girdi derken... yine çıkmaza giriyorum. Yaşamım bundan sonra hep böyle mi olacak? Söylemek istediklerim. Söyleyemediklerim. Hayatıma bir karabasan gibi çöken acı.

Her zaman dikkatli olmak, her adımımı düşünmek zorundayım. Çünkü benim hata yapma lüksüm yok. Elimden alındı. Her şeyim gibi bunu da benden aldılar. Bana sadece acınası bir hayat bırakıldı.
Zoruma giden çok fazla şey var. Sustuğum her an, içime attığım her acı, çığlık çığlığa dudaklarımdan dökülmek isteyen her kelime... boğazımı düğüm düğüm ediyor. Ama benim bunun için bile yakınmaya hakkım yok öyle değil mi?

Kendimi kirli hissediyorum. Çünkü öyle hissettiriyorlar. Ben siyaha aşık olsam bile her zaman içten içe beyazdım... Ya da öyle olmak istedim. Bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var. Ben asla huzura kavuşamayacağım. Ve ben asla beyaz olamayacağım.

"Gece" Sessizlik sağır ediyordu. Her bir sözcükte daha da sessizliğe gömülüyordum. Tuttuğu elime baktım öylece.

Ay'ın Oğlu... seni öyle çaresizce seviyorum ki. Bu bile artık bana acı veriyor.

"Sana kızgın değilim. Ben sadece kendime kızgınım. Aslında biliyordum beni çıkarların uğruna yanında tuttuğunu" Omzumu silktim yüzümdeki acı gülümsememle "Sadece inanmak istemedim. Aramızda bazı şeylerin değiştiğini düşündüğümden mi? Yoksa seni koşulsuzca böylesine sevdiğimden mi ? Bilmiyorum. Senin bana değer verdiğini düşünmek... Saçmaydı." Karşımda yine parlıyordu beyaz teniyle. Ona olan hayranlığım asla dinmiyordu ama "Bundan sonra haddimi biliceğimden emin olabilirsin." Siyah irislerindeki o ışık sönmüştü. Sözlerime devam ettiğim anda "Artık.. seni sevmek istemiyorum Ay'ın Oğlu."

Bu sözlerimde samimiydim. Peki ama neden bu sözleri benim söylememe rağmen canım bu kadar yanıyordu. İçimdeki cehennemin ateşi sönmüyordu. Ve sadece beni yakmaya devam ediyordu.

Elinde olan elimi çektim ardından gözlerinde olan gözlerimi... Kalbimde olan ona ise henüz bir şey yapamamıştım.

Ardıma bakmadan yürümeye başladım. Her adımımda tüm sözler zihnime akıyordu. Onu sevmekten asla vazgeçmeyecektim. Bunu biliyordum. Ama ondan kendimi almalıydım. Artık her şeyi rayına oturtmalıydım. Madem acı benim lanetimdi öyleyse biraz daha acıma sarılmalıydım. Bu kez kendim için...

****
"Buradan gitmeliyim. Beni Araf'tan çıkar İltay"

Araf'ın boş sokaklarından birindeydim İltay ile birlikte. Benim için her zaman orada olacağını söylemişti ve sözünde durmuştu da. Beni bulmuştu.

Yüzüme uzun bir süre bakıp derin bir nefes aldı. Kafasını olumlu anlamda salladı.

"Döndüğünde ne yapacaksın peki?"

Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Ama yakında öğrenecektim.

"Bilmiyorum ama buradan bir an önce gitmek istiyorum."

"Seni güvenli bir şekilde çıkaracağım." Duraksayıp söylemek istediği şey için ikileme düşmüş gibi görünüyordu.

Sonunda kararsızlığını bir kenara bıraktı.

"Sana söylemem gereken bir şey var Gece."

Dinliyorum anlamında başımı salladım.

"Döndüğünde Halide Teyzenin yanına git." Kaşlarımı çatıp "Anlamadım." Duraksayıp "Sen Halide Teyzeyi nerden tanıyorsun?"

Etrafına göz gezdirip "Sana sadece bu kadarını söyleyebilirim. Lütfen bunu kulak ardı etme."

Hiçbir şey anlamamıştım ama "Tamam. Gideceğim." Dedim.

İltay gülümseyip "Geceyarısını bekleyelim."

Boğazımı temizleyip " Onu görmek istemiyorum. Onu görmeden buradan gitmek istiyorum."

İltay anlayışla başını salladı.
"Buradan çıkacağın Arat'ın kulağına gidecek. Öğrendiğinde senin gitmene göz yumacak mı yoksa seni durduracak mı? Bunu gerçekten merak ediyorum."

"Ne önemi var ki!"

****
Asla bitmeyen korkularım var benim. İçimde bazen büyüyen bazen küçülen.. Bazen yüreğimi boğan türden. Ama tüm korkularıma rağmen cesur bir kız olduğuma inandırdım kendimi. Hayır inandırmadım gerçekten cesurum. Çünkü bu aciz hayatımı korkularıma boyun eğmeden sürdürüyorum. Korksam bile korkumla yüzleşiyorum.

Şuanda en büyük korkum acı aşkım..

Büyük harflerle ARAF yazan tabelaya bakıyordum. İşte yine buradaydım. Her şeyin başladığı o yerde. Bu yazıyı ilk gördüğümde hissettiklerim hala tazeydi. Çaresizliğim, öfkem, kandırılışım, kırgınlığım... ve daha tanımlayamadığım hislerim.

"Gece artık gitme vakti. Söylediklerimi unutma. Kendine dikkat et. Numaramı telefonuna kaydettim." Başımı sallayıp İltay'ın sözünü kestim. Benim için gerçekten endişeleniyordu. Tebessüm edip "Merak etme İltay. İyi olacağım." Derin bir nefes alıp kafasını salladı.

"Gözlerini kapat ve Araf'a veda et."

Araf'a veda etmek... Bu sözler tuhaf gelmişti. Küçük Gece buraya tekrar geri döneceğimizi fısıldıyordu.
Usulca gözlerimi kapattım. Artık gitme vaktiydi.
Kalp atışlarım hızlanmıştı. Parmak uçlarım buz kesmişti ve o koku...

Gözlerimi hızla açtığım anda karşımda beliren bir çift parlak siyah irisler.. İşte benim ızdırabım, işte benim avuntum.. Buradaydı.

Ay'ın Oğlu....

Beğeniler gelsin o zaman 😊 Bu arada yorum yapan okuyucularıma çok teşekkür ederim. Yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. İyiki varsınız. İyiki yanımda olduğunuzu hissettiriyorsunuz. Benim ilham meleklerim ♥️

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin