BÖLÜM 66 (SAYE)

169 13 47
                                    

Benim güzel okuyucularım, sizleri kırmayıp Saye'den bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz. Öpüldünüz 🖤🥰

Artık en çok yorum yapan okuyucuma bölüm ithafı yapacağım. Bu bölüm de ithafım: @geceninhasretii ♥️

Görememişti gözyaşlarımı. Aşkımı göremediği gibi...

Daha fazla canım yanmaz dediğim an misliyle acıya boğulmuştum. İçim öyle çok kanıyordu ki kendi kanımda boğulacağımı hissediyordum.

Ben sadece sevmiştim. Tek yaptığım buyken neden böyle cezalandırılıyordum. Sevmek suç muydu? Yanlış kişiyi mi sevmişti yoksa şu kalbim? Ama ben seçmemiştim ki. Seçim şansım olsaydı onu asla sevmemeyi isterdim.

Ben kendimi kaybetmekten korkuyordum artık...

"Kendi dalına düşman bu çiçeği nasıl sevsin?"
Karan'a kurduğum bu cümle her şeyi açıklıyordu belki de.

Karan ile birlikte meyhaneye gelmiştik. Karan bu tarz yerleri yaptığı işler dolayısıyla biliyordu.

Canım sökülürcesine ağlamaktansa, içim çıkarcasına içmek ve bu acıyı uyuşturmak istemiştim.

Kaçıncı olduğunu sayamadığım bardağımı da bitirip yavaşça masaya bıraktım. Karan tekrar bardağımı doldururken gözlerim beyaz sıvıya takılı kalmıştı.

"Yapma bunu kendine. Sen sevilmeyecek biri değilsin Saye. Herkes sevilmeyi hak eder. Bu tüm kainatın en kötüsü olsa bile onu da elbet biri sever. Hem bilirsin kahramanlar dünyayı kurtarmak için sevdiği kadını ateşe atarken, kötüler de sevdiği kadın için dünyayı ateşe verir."

Sözlerine karşın nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Kaşlarım çatılırken mantıklı sözlerinin ardında yatanı merak etmiştim.

"Yani?"

Karan bardağından bir yudum alıp arkasına yaslandı. Tek kolunu erkeksi bir şekilde sandalyeye koyup "Yani, senin için dünyayı ateşe verebilecek biriyle ol. Seni ateşin içine atan ile değil."

Sözleriyle yutkunup gözlerinin içine baktım bir süre. Haklıydı. Bakışlarımı karanlığa tezat bir şekilde parlayan denize çevirdim.

Ben bu gece ilk kez yalvardım. Tanrım duy beni. Söküp at kalbimden bu aşkı. Söküp at zihnimden adını bile söylemeye hakkım olmayan onu. Sana yalvarırım! Ben artık onu sevmek istemiyorum.

Birkaç gecedir olduğu gibi bu gece de uyuyamıyordum. Yalnızlığım git gide büyürken, sessizliğin çığlıkları evimin duvarlarına çarpıyordu.

Koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim. Penceremin önündeki bu koltuğu kendime mesken bellemiştim. Boş gözlerle gökyüzüne dalıyor, gün ağarmaya başladığında kalkıyordum. Aslında hiçbir şey düşünmüyordum ama çok şey düşündüğüm de oluyordu. Nasıl oluyor diye sormayın? Ben de bilmiyorum.

Gün içinde iyiymiş gibi davranmak daha kolay oluyordu. Lakin geceleri... sızlıyordum, özlüyordum, lanet okuyup, yalvarıyordum.

Geçecek miydi?

Geçmek zorundaydı. Ben.. ben kendime bunu daha ne kadar süre yapabilirdim ki?

Bars hayatımdaki en büyük yanlış oluvermişti bir anda. Bu hissin tarifi mümkün değildi.

Gün yine ağırmıştı ve ben usulca kalkıp kendimi duşa attım. Ruhum çekilmiş gibiydi. Sıcak bir duşun ardından saçlarımı kurutup düzleştirdim. Uzun saçlarımı bakım yağı sürüp yüzüme maske yaptım. Kendimi iyi hissetmek istiyordum.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin