Keyifli okumalar :)
Hayatta bazen kibrit kutusunu doldurmayan şeyler için kendimizi üzdüğümüz anlar olur. O anda yaşadığımız sıkıntı bize dünyadaki en büyük sorunmuş hissi yaratır. O sorunun üstesinden asla gelemeyeceğimiz gibi saçma düşüncelere kapılırız. Lakin araya zamanın sihirli tozları aktığında, dönüp yaşadığımız o sorunlarla dolu anı, gülerek hatırlarız. Küçük Gece her sorun yaşadığında bunu bize hatırlatır. Zamanın sihirli tozları diyerek fısıldar...
Bazen de yaptığımız şeyler için şöyle der;
'En fazla ne olabilir ki?'Her zamanki gibi haklı çıkar, benim küçük kızım...
Son bardağı da fondip yapıp masaya sertçe koyduğumda. Arat ve İltay bana sorgulayan gözlerle bakıyorlardı. Gözlerimi kısıp, ikisinin üzerinde gezdirdim. Hızla ayağa kalkıp ya da kalkmaya çalışıp çünkü Arat beni tutmasaydı geriye doğru düşüyordum. Dengemi Arat sayesinde kurup -aslında her ne kadar dengemi bozan o olsa da- elimi Arat'a doğru uzattım.
Arat önce elime sonra da yüzüme bakıp, elimi tuttu. Onu kaldırmak amacıyla kendime doğru çektim. Arat kalkıp beni sıkıca belimden kavradığında kocaman gülümseyip ona sıkıca sarılmıştım. Neden bunu yaptığımı bilmiyordum. İçimden sadece yapmak geliyordu ve... yapıyordum. Evet! İçimden ne geliyorsa onu yapacaktım. Sonunu düşünen kahraman olamazdı!
Arat'ın kulağına doğru yükselip "Hadi dans et benimle Ay'ın Oğlu." Diyerek onu kalabalığın arasına doğru çekiştirmeye başladım. Eli elimde, kalbim kalbindeydi. Hareketli şarkılar çalarken, slow bir parça çalarmışcasına dans ediyorduk. Kollarımı boynuna sarıp başımı göğsüne yasladım. Büyük elleri belimi kavradığında tek beden olmuştuk. Ağır ağır sallanıyorduk. Güzel kokusunu soluyordum ve "Göğsün çok rahat."
Arat, inci güzelliğindeki dişlerini göstererek gülümsediğinde, kalbimin teklediğini hissetmiştim.
Elimi kalbime götürüp "Sanırım... kalp krizi geçiriyorum." Dediğimde. Arat bir anda ciddileştiğinde, mızmızlanmaya başladım.
"Hayır ya. Gül lütfen! Gülmeye devam et. Kalbim tekliyo ama olsun. Sen yine de gül." Diyerek sırıttığımda. Arat hafif bir tebessümle gözlerime bakmaya devam ediyordu."Bu kadar içmene izin vermemeliydim."
Dudağımı büzüp, kafamı olumsuz anlamda sallayıp başımı göğsüne koyup derin bir nefes aldım. Benim güzel adamım...
"Arat, ben neden yalnızlığa mahkumum? Beni neden kimse sevmiyor? Ben insanlara hiçbir şey yapmazken" yutkunup bakışlarımı güzel gözlerine çevirdim. "Onlar beni bir harabeye çeviriyor." Gözümden bir damla yaşı usulca takip etti. Elini yanağıma koyup narin bir elmasmışım gibi gözyaşımı sildi.
Alnımdan öpüp "Hadi gidelim. Seni eve bırakayım." Dediğinde hızla geri çekilip omuz silktim.
"Hayır! Gitmicem ben."
Gitmek istemiyordum. Onun yanında kalmak istiyordum. Hep yanında olmak istiyordum, hep yanımda olmasını istediğim gibi..."Hem benim bir evim yok Ay'ın Oğlu." Yüzüme düşen saçımı savurup "Unuttun mu? Sana söylemiştim. 'Ev kalbin olduğu yerdedir' demiştim. Bu yüzden benim bir evim yok. Çünkü; Kalbim arafta..."
Arat boğazını temizleyip "Tamam. Lavaboya gidelim. Ayılman lazım." Başımı olumlu anlamda sallayıp. Arat'ın sımsıkı sardığı bedenim sayesinde lavaboya gelebilmiştik.
"Tek başına halledebilicek misin?"
Kıkırdayıp "Çocuk muyum ben?" Diyerek kolları arasından çıkıp lavaboya girdim.
Adımlarım biraz dengesiz olsa da idare ediyordum.Aynadaki yansımama bakıp kıkırdadım. Farklı görünüyordum ama değildim de... Bakışlarım eskisi kadar donuk değildi mesela. Artık daha canlı bakıyordum. Musluğu açıp avuçlarıma suyun dolmasını izledim sonra yüzüme birkaç kere suyu çarptım. Peçete alıp yüzümü kuruladım. Aynadaki yansımama bir kez daha baktığımda gülümsedim.
Ay'ın Oğlu beni kapıda bekliyordu. İlk kez biri beni bekliyor ve benim için endişeleniyordu. Bu paha biçilemezdi. Beni önemseyen birinin varlığı Küçük Gece'nin minik kalbinin mutlulukla atmasına sebep oluyordu.
Kabinden çıkan kızla birlikte gülümsememi sildim yüzümden. Beni deli sanmasını istemiyordum. Tam çıkmak için kapıya yöneliyordum ki kız kolumdan tutup beni engelledi. Kaşlarımı çatıp kıza döndüğümde içten olmayan bir gülümseme ile "Sen Gece olmalısın?" Dediğinde kolumu elinden kurtarıp. Cevap vermeden yüzüne bakmaya devam ettim. Beni nereden tanıyordu? Bu kızı ilk kez gördüğüme emindim oysa ki!
Ellerini havaya kaldırıp sırıttı -ki sırıtışı çok rahatsız ediciydi- konuşmaya devam etti.
"Ben Arya." Duraksayıp "Beni tanımanı beklemiyordum zaten. Arat sana birçok şeyden olduğu gibi benden de bahsetmemiştir." Kaşlarım daha da çatılırken. İçimdeki hırçın kız yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Benim Ölüm Meleğimi tanıyordu. Hatta bana anlatmadığı şeylerin olduğunu söyleyecek kadar iyi...
"Sen neden bahsediyorsun?" Diyerek çıkışmıştım.
"Arat'a sor. Tabi gerçekleri öğrenmek istiyorsan. Ya da Arat sana gerçekleri anlatmaz. Canın gerçekleri öğrenmek istediğinde beni bul." Elime küçük bir kağıt sıkıştırıp lavabodan çıkmıştı. Ardından ben de hızla çıktığımda Arat'la konuştuklarını görüp duraksadım. Arat beni görünce hızla yanıma gelip kolumu nazikçe kavradığında ben hala Arya denen o kıza bakıyordum. Yüzüne çirkin sırıtışını yerleştirip baş selamı verdikten sonra kıvırtarak uzaklaşmaya başladı.
"İyi misin?" Ölüm Meleğimden gelen soruya karşı başımı olumlu anlamda sallayıp. "İyiyim. Ayıldım." Dediğimde. Arat kaşlarını çatıp yüzümü taradı "Bir şey mi oldu?" Diyerek sorusunu yönelttiğinde, başımı olumsuz anlamda salladım.
Belki şuan bir şey olmamıştı ama yakında çok büyük şeyler olacaktı. Hissediyordum.
Tekrar kalabalığın arasına karıştığımızda İltay yanımıza gelmişti. Eğilip Arat'ın kulağına bir şeyler söylemişti. Arat etrafı hızla tarayıp İltay'ı aynı şekilde cevaplamıştı. İltay yanımızdan hızla ayrıldığında ben neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Arat elimden tutup "Artık gitme vakti geldi." Diyerek mekanın çıkışına yönelmişti. Kapıdan çıktığımızda bekleyen taksi ile hızla Arat'a döndüm.
"Neler oluyor Arat?" Dediğimde. Taksinin arka kapısını açıp beni cevapladı.
"Bir sorun yok güzelim. Sen doğru eve gidiyorsun. İşim çıktı seni bırakamıyorum. Dikkatli ol. İşim bittiğinde yanına uğramaya çalışıcağım." Diyerek alnımdan öpüp beni taksiye bindirdi. Ben afallamış bir şekilde kalakalmıştım. Bir şeyler oluyordu. Kesinlikle bilmem gereken bir şeyler vardı. Taksi hareket etmeye başladığında dikiz aynasından Arat'ın gidip gitmediğini kontrol ettim. Gitmişti. Taksiciye durmasını söyleyip hızla indim. Taksi gözden kaybolduğunda ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Mekanın arka tarafı olabileceğini düşünüp adımlarımı arkaya yönlendirdim. Tahminim de yanılmamıştım. Çünkü arka kapıdan Arat ve İltay çıkmışlardı. Beni görmemeleri için biraz uzaklaşmalarını bekleyip peşlerine düştüm. Topuklu ayakkabılarım onları takip etmemi zorlaştırdığından çıkarttım ve eğilip elime aldım.Tekrar Arat ve İltay'ın peşine düşmek için doğrulduğumda donakalmıştım. Burası az önce olduğum yer değildi. Bu- burası neresiydi? Ben nasıl buraya gelebilmiştim?
Solumda dikkatimi çeken tabelaya yaklaştım. Topuklularım elimden kaydığında ellerim şaşkınlıkla dudaklarıma kapanmıştı.
~ARAF~
Burası Araf'tı... Ben Araf'taydım...
![](https://img.wattpad.com/cover/40267733-288-k825548.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Фэнтези"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana mey...