Biten vizelerimle keyfim oldukça yerinde. Umarım sizler de oldukça keyiflisinizdir. Bu bölüm biraz inişli çıkışlı oldu sanki. Ve Arat bu bölümde oldukça güleçti 🥰
Keyifli okumalar canlarım...
Mutimedia:İltay'ın salonu.
Adımlarımı daha da güçlü atmaya başlamıştım. Zavallı hayatımdaki konumumu kendim belirler olmuştum. Hastalıklı ruhum, yine hastalıklı aşkımla Arat'ı hedef almıştı. Onu ilk gördüğüm andan beri kendimi tanıyamaz olmuştum. Bir insan nasıl olur da ilk kez gördüğü birine, üstelik oldukça kısa bir sürede aşık olabilir ki?! Bu hasta ruhumun bana getirilerin en güzeli bir yandan da en acı olanıydı. Kahinle konuşana kadar düşüncelerim bu yöndeydi. Ama durum hiç de böyle değildi. Arat ile benim yolum çok uzun yıllar önce kesişmiş zaten. Ben çok küçük bir çocukken sürekli şatodan kaçar ormana gidip oradaki hayvanları görmek istermişim. Bu sürekli tekrarlandığından annem kadim güçlerle birleşip bana gözkulak olmalarını rica etmiş. Böylelikle ben ne zaman kaçıp gitsem bir şekilde geri getiriliyormuşum.
Kaçtığım günlerden birinde Arat bulmuş beni ve o geri getirmiş. Bu kez de onu tanıyan ben onun için kaçar olmuşum. Onu görmek için... Bu kaderin acımasız bir oyunu muydu? Yoksa küçük bir hediye miydi? Ne düşünmeliydim?
Bu yüzden mi Arat'ı ilk gördüğüm günden beri ona koşulsuz güveniyordum? Bu yüzden mi sürekli ondaydım?
Kahini dünyaya Bars götürmüştü. Orada güvende olduğundan emin olduktan sonra buraya geri dönecekti. Ben ise İltay'ın evine gitmek için yola çıkmıştım. Araf sokakları yine çok sakindi ve aynı sakinlikle esen rüzgar ise ruhlarımızı dinlendirecek cinstendi. Üstümdeki monta biraz daha sarınıp yürümeye devam ediyordum ki ismimi fısıldayan bir sesle duraksadım. Arkamı döndüğümde yüzünde maske olan bir kız vardı. Gözleri ona bakışımla parlarken bana doğru bir adım daha atıp. ''Efendi Gece?'' Diyerek varlığımı doğrulamak istediğinde. Başımı onaylar anlamda salladığımda ''Efendim sizi görmek büyük bir şeref.'' Diyerek önümde hafifçe eğildiğinde anlamıştım. Benim halkımdandı karşımdaki kız. Yüzündeki maske de bunu açıkça belli ediyordu aslında. Omzuna dokunup bana bakmasını sağladım. ''Seni tanıyor muyum?'' Başını olumsuz anlamda sallayıp ''Hayır Efendim. Benim kim olduğum önemli değil zaten. Önemli olan sizin burada olmanız ve bizi bu lanetten kurtaracak olmanız.'' Yutkunup ''Bizi kurtaracaksınız değil mi?'' Bakışları içimi titretmişti. Bana gözleriyle yalvarıyordu adeta. Çaresizliği ise etrafımı çoktan sarmıştı bile. Bir kez daha anlamıştım ki onlar benimle umut etmeye başlamışlardı. Onları hayalkırıklığına uğratmamalıydım. Uğratmayacaktım!
''Sonuçları ne olursa olsun.'' Sözlerimle gülümsediğini kısılan gözlerinden anlamıştım. Gözlerinin içi parlıyordu umutları çiçek açıyordu.
Yanımızda bir anda duran arabayla bakışlarımız arabanın içindeki bedeni bulmuştu. Karşımdaki kız ''Efendim sizi daha fazla tutmayayım. Kendinize iyi bakın.'' Diyerek hızla yanımdan uzaklaşmıştı.
''Atla.'' Başıyla arabayı işaret eden bir adet Arat ile kalakalmıştım. Onun burada ne işi vardı ki?
''İltay'a gitmem lazım.''
''Biliyorum. Bin hadi.'' Tabiki biliyordu! Bilmediği bir şey olabilir miydi? O Araf'ın Efendisiydi sonuçta. Derin bir nefes alıp başımı iki yana sallayıp arabaya bindim.
''Sormayacak mısın?'' Sesiyle birlikte yoldan gözlerimi ayırıp ona döndüm. Her zamanki gibi siyahlara bürünmüştü. Direksiyondaki elleriyle ritim tutuyordu. Ahh elleri çok güzeldi. Uzun parmakları ve beyaz tenindeki belirgin damarları... Yutkunup sorusuna odaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Fantasy"Neden?" Sakin kalmaya çalışıyordu ama bana her an bağıracakmış gibi duruyordu. Seni bu derece sinirlendiren ben miyim Ay'ın Oğlu? "Sevmiyorum." Sana gerçeği söyleyemezdim. Seni o kızdan deli gibi kıskanıyorum diyemezdim. O kız bakışlarıyla bana mey...