BÖLÜM 20

818 49 7
                                    

İnstagram: gulcancelikoglu takip etmek isterseniz falan....

Uzun bir bölüm yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Öpüldünüzzz.

Kendimi bir uçurumun kenarında hissediyorum. Adım atsam kendi cinayetimi işleyeceğimi biliyorum. Ama buna cesaretim yok. Ölüm Meleğimden umudumu tamamen kesinceye dek burada öylece bekleyeceğim. Geri de dönemem çünkü buraya kadar gelmişken geri dönmek çok zor.

Şimdi ise ona geri dönüyordum. Adımlarım ona giden yolda her zaman aceleci olurdu. Şimdi ise koşarak kaçmak, uzaklaşmak istiyordum. Benim yolum her zaman ona çıkardı ama ben de ona koşardım o yolda zaten. Bu kez çok kırgındım. Çok yorgundum...

İltay beni başka bir eve getirmişti. Geldiğimizden beri salonun balkonuna çıkmış öylece oturuyordum. Kollarımı bacaklarıma dolayıp başımı dizlerime yasladım. Gecenin karanlığı sarmıştı tüm şehri ve bu sayede ruhum dinleniyordu.

Arat neredeydi ? Bilmiyordum ama bunu düşünmek de istemiyordum. Onun yanına gideceğimizi sanıyordum ama İltay beni bu eve getirmişti. Ben de sormak istememiştim. Buraya mı gelecekti yoksa?

İltay elinde kahvelerle yanıma gelip oturmadan önce kupalardan birini bana uzattı. Tebessüm edip ''Teşekkür ederim.'' dedim. Başını önemsiz anlamında sallayıp o da gülümsedi.

''Sormayacak mısın?'' Dediğinde İltay'a bakmadım. Neyi kast ettiğini biliyordum. Başımı olumsuz anlamda sallayıp kahvemden bir yudum aldım.

''Buraya geliyor.'' Tepki vermeden sokağı izlemeye devam ettim.

''Arya'nın yanına gitmedi.'' İltay bana neden açıklama yapıyordu bilmiyordum. Ama sanki sormak istediğim soruları biliyor ve ona göre cevaplar veriyordu.

Kapı çaldığında vücudum kaskatı kesilmişti. Onunla yüzleşmeye hazır değildim ama başka çarem de yoktu. İltay kapıyı açmak için gittiğinde ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum.

Ayağa kalkıp salona geçtim. Tüm güzelliğiyle işte buradaydı. İltay'la konuşuyorlardı. Beni görünce susup gece karası gözlerini gözlerimle birleştirdi. Kırgınlığımın gözlerimden akıp onun gözlerine ulaştığına emindim. İrislerinin titrediğini görmüştüm.

İkimizde susup öylece birbirimize bakarken İltay'ın sesiyle bakışmamız son bulmuştu.

''Hadi oturalım.'' İltay'ın sözüyle koltuğa yönelip oturdum. Arat tam karşımda yerini almıştı.

İltay ''Ben bir su içeyim.'' diyerek bizi yalnız bırakmıştı.

Aramızda hissedilen gerginlik elle tutulur cinstendi.

"Sana bağırmak istememiştim." Arat güzel yüzündeki pişmanlıkla yüzüme bakarak kurmuştu bu cümleyi. Sahi pişman olmuş muydu?

"Neden bana bağırdığını bilmiyorum ama.. olsun Arat. Ben alışkınım birilerinin bana bağırıp çağırmasına." Dedim. Yüzümde acı bir gülümseme ile...

Yüzünü sıvazlayıp koltuktan kalktı ve yanıma geldi.
"Amacım seni kırmak değildi güzelim." Güzel kokusu çevremi sardığında mantığım kuş olup uçmuştu. Bu adam bana zehirdi. Onunla olmak beni günden güne öldürüyordu. Ama bir yandan da panzehirdi. Beni sadece o yaşatabilirdi.

Derin bir nefes soludum önce "Bana yalan söyleyip beni kandırdın. Henüz bunu sindirememişken bir anda beni sevmediğim o kızın evine götürdün. Orada kalmamı bekledin benden üstüne üstlük o kızın kıyafetlerinden verdin bana. Bunlar yaşanırken beni ne kadar kırdığını görmedin. Devam ettin kırmaya.. bana bağırdın. Bir suçum var mıydı Arat? Bir suç işlesem bile senin bana bağırmaya hakkın yok!"

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin