"Nasıl becerdin ya nasıl?! O içkiye kaç para verdim haberin var mı senin?!"
"Baba özür dilerim. Bilerek yapmadım." Korkuyla söylemiştim bu kelimeleri.
"Senden nefret diyorum aptal sürtük. Hayatımı katliam ettin. Herkesi ve her şeyi benden aldın! SENDEN NEFRET EDİYORUM!"
"Yeter!" diye bağırarak nefes nefese kalktım yerimden. Ciğerlerim yangın yeri gibi, boğazım çatallaşmış, dilim damağım kurumuş, ellerim uyuşmuştu. Gördüğüm en berbat rüyaydı. En kötüsüydü. Bu kavganın yaşanmış olması daha kötü...
Kenarda duran bir bardak sudan içtim. Yatağımdan kalktım. Kapımı açıp korkuluklara doğru ilerledim. Hâlâ karanlıktı hava. Derin bir nefes aldım. Sanki havayı değil de gecenin o siyahı, karanlığı ciğerlerime doluyormuş gibi bir his yaratıyordu bende.
Saçlarımı tutup geriye doğru attım. O sırada yolda babama benzeyen bir adamın direkt bana baktığını gördüm. Evet direkt bana bakıyordu. Elinde çantası vardı. babamdı. Bu oydu.
"Baba..." hayal değildi. Beni görünce yavaş ve biçimsiz adımlarla yolda yürümeye başladı. Sarhoştu. Hayır, gidemezdi. Konuşacaktık.
"Baba!" diyerek hızla merdivenlerden aşağı indim. Kitli kapıyı kenarda duran anahtarla hızlı açtım. Terlikleri giyip bahçeden koşarak kapalı bahçe kapısının anahtarını açtım.
"Yekbun!" dedemin sesini duymama rağmen durmayıp hızla kapıdan çıktım. Babamın gittiği yola doğru baktım. Aşağı doğru yürümeye başladım.
"Baba. Çık ortaya niye geldin? Nereye gidiyorsun? Baba!"
"Yekbun! Yekbun, dur kızım." Diyerek dedem çıktı evden. Yanıma gelip tuttu omzumdan.
"Kızım ne oldu?" diyerek yüzüne çevirdi beni.
"Onu gördüm. Babam, burada dede. Gördüm onu. Bana bakıyordu." Hızlı hızlı konuşmaya başladım.
"Yekbun. Dur, sakin ol kızım. Babanı neden bu kadar çok neden görmek istiyorsun? Neden kızım? Belki de onu yanlış gördün. Kızım tam ayık bile değildin belki. Silüetti."
"Ama dede."
"Yekbun. Babanı neden bu kadar merak ediyorsun kızım?" yoktu cevabı. Konuşmak istiyordum. Belki de ona olan öfkemi, sorgularımı ona dökmek istiyordum. Olmuyordu böyle çünkü. Bu zaman kadar sustum şimdi konuşmak istiyordum.
Dedem benden cevap duyamayınca etrafa baktı. Kimse yoktu.
"Hadi içeri girelim kızım. Gel." Etrafa son kez baktım. Sokağın sonu karanlıktı. Babam karanlığa doğru yürüyüp gitmişti. Nereye gitmişti. Neden gelmişti? Yada gelmiş miydi? ama buradaydı. Çok karışmıştı kafam.
Dedem beni yönlendirerek içeri soktu. Bahçede, telaşlanmış babaannem bana doğru yaklaştı.
"Kızım ne oldu? Yekbun. Geç otur şöyle." Diyerek bir sandalyeye oturttu beni. Dedem ve babaannemde bir sandalyeye oturdu. Bugün o bulduğum içki şişesini, gördüğüm rüyayı ve babamı. Hepsini anlattım.
"Baban sana böyle davranmışken onunla nende konuşmak istiyorsun kuzum?" dedi babaannem.
"Sustuğum kadar konuşmak istiyorum babaanne." Kısa bir sessizlik oldu. Dedem ve babaannem birbirlerine baktı.
"Yeni kalktığın için yanlış görmüş olamaz mısın?"
"O yanlışsa, bugün depo da bulduğum içki şişesi neydi? Büyük ninem depoda kendi kendine kafa bulup, alem yapmıyorsa babamındır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...