65. BÖLÜM

128 11 0
                                    

Uzun uzun bir bölümle geldim bu sefer. Besmele çekerek başlayın. Daha da uzatacaktım ama sıkmak istemedim.

Keyifli okumalar 💜

****

Aşk denilen şey insanın yazgısıydı aslında. Çünkü her şeyden farklıydı bu his. Hiç gerçek olmayacakmış gibi ama mucizelerden oluşan bir duyguydu. Ve insanlar mucizeleri sevmezlerdi.

Siz mucizeleri sever misiniz?

Arabadan inip arkaya bagaja yürüdüm. Yanıma hemen Sahra ve Hira'da gelip piknik sepetini, örtüsünü ve sandalyelerini almama yardım ettiler. Çağın'ın arabasından da Rüzgar, Anıl, Raul ve Çağın inip yanımıza geldiler.

Bagajı kapatıp arkalarından yürüdüm. Bir ağacın gölgesinin altına, çimlerin üzerine piknik örtüsünü serdiler. Birkaç katlanabilir sandalyeyi açtılar. Bende sepetten yiyecek ve içecekleri çıkardım.

"Bu piknik fikri aşırı iyi." Dedi Sahra ve üzümlerden birini ağzına attı. Gülümseyerek kek tabağını çıkardım ve ağzını açtım. "Evet, tekrardan toplanmak hepimize iyi geliyor."

"Buranın size ait olduğunu bilmiyordum. Aşırı aesthetic bir yer. Tapusunu sen almalısın." Diyip göz kırptı Hira. Gözlerimi kısıp ona baktım.

"Top getirdiniz dimi?" dedi çocuk gibi Sahra.

"Getirdik abicim. Aman dikkat et, oynarken canın acımasın." Rüzgar Sahra'ya göz kırpıp elindeki telefonu bıraktı.

"Ha, ha ve ha abi. Sen dikkat ben canını yakmayayım." Sahra gerçekten olması gerekenden daha zayıf gözüküyordu. Dokunsam düşecekmiş gibiydi.

Çağın Rüzgar ile Sahra'ya bakıp kaşlarını kaldırdı, "Gerçekten Sahra, çok zayıfsın. Beslenmene dikkat etmiyor musun?"

Sahra omuzlarını silkip keki dilmek için eline bıçağı aldım, "Aslında fazlasıyla yiyordum ama bu aralar dikkat etmiyorum."

"Hiç merak etme. Nineme söylerim, bir güzel azar çeker." Dedi Hira gülerek. Bende ekledim, "Azar çeker ve bir güzel doyurur. O da geçen senden bahsediyordu. Fazla zayıf gelmişsin gözüne."

"Ninem benim ya. En son iki gün önce gittim yanına. Çok yaşlanmış. Zor görüyor, duyuyor." Sahra'nın yüzü biraz düşmüştü. Hepimizin üzülmesine de sebep olmuştu çünkü ninemin bir gün bu dünyayı terk etmesi, bizi terk etmesi, gitmesi canımızı en çok yakacak şeydi. Ona fazlasıyla bağlıydık. O hepimize aile olmuştu.

"Geçen doktor kontrolüne gitti zorla. İlaçlarının bazıları işe yaramadığı için değiştirmek zorunda kaldılar. Bazen bazı şeyleri, hatta her şeyi unutuyor." Dedi Anıl. Uzun zamandır sesi çıkmıyordu. Şuan konuşurken bile boğuk ve erkeksi çıkıyordu sesi.

"Nine. Kim?" dedi Raul merakla. Hepimize göz gezdirdi.

"Benim büyük babaannem. Ama hepimize annelik yapar. Çok merhametli, şefkat dolu, yaşlı ve iyi kalpli bir insan. Çok tatlıdır kendisi. Hepimizin derdini dinler. Bize yol gösterir."

Raul hafif bir tebessüm ile baktı bize. Keki tabaklara koydum. Hira içecekleri doldurdu ve hepimize dağıttı.

"Çiçekleri çok sever. Onlara da annelik yapar. Bahçesini görsen, her yer çiçek." Diye ekledi Rüzgar.

"O kadar çok yük binmiş ki sırtına, her geçen gün daha da eğiliyor beli. Sanki her geçen gün toprağa dönüyor yüzü." Hira'nın böyle söylemesi kalbimin sızlamasına neden oldu.

Canım acıdı. Korku sardı vücudumu. Daha çok tedirgin oldum onun için. Kalkıp ona gitmek istedim sanki. "Gitme" demek istedim bir an. Bende giderse kim yapardı bana annelik, ablalık, arkadaşlık? Kim olurdu benim ailem? O bana çok fazla kişi oldu. Anlayamadığım şekilde her şeyime ortak oldu. Bir bakışından çok şey anladı benden.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin