Okul bahçesinden çıkmış yolda giderken bir ıslık sesi duydum. Yüzümdeki sahte gülümseme ile arkamı döndüm.
"Nereye böyle?" dedi Delfin. Başımı omzuma doğru yatırıp sevimli bir hal aldım. Delfin'in yanında Meltem, Utku ve Berke önümde durdular.
"Eve gidiyorum. Siz?"
Meltem, "Kafeye gideceğiz. Sende gelsene."
Utku elini omzuma attı ve sırıttı, "Çoktan geliyor bile hadi bakalım."
Koluma girerek beni yönlendirdiler. Cevap bile vermeme gerek kalmamıştı. Yolda muhabbet ederek yürüyorduk. Tabi ben değil onlar ediyordu. Çünkü içimden konuşmak gelmiyordu. Bu sefer rolüme çok odaklanamamıştım. Sahte rolüme. Ben olmayan, benliğime yakışmayan rolüme. İçinden çıkamadığım benliğe. Kendimden nefret ediyorum.
Bir masaya oturup içecek bir şeyler sipariş ettiler. Onu beklerken Meltem bana karşı konuştu, "Ee, sen hiç konuşmadın Yekbun? Bir şeyin mi var?"
"Hayır, hayır yok. Sadece yorgunum. Zor bir gündü."
"Bu yorgunluğu hafta sonu bir şeyler yaparak mı geçirsek?" Elindeki telefonu bırakarak söyledi Berke.
İçeceklerimiz geldikten sonra Utku ekledi, "Bence karnelerden sonra bir yere gidelim. Hep AVM oluyor bu sefer başka bir yer olsun."
Delfin elini omzuma koydu, "Sen ne dersin Yekbun?" bütün gözler bana döndü. Normalde böyle planlar ve fikirler benden çıkardı.
"Ben o gün başka bir yere gideceğim. Aslında ben bütün yaz olmayacağım."
Utku, "Oo, tatile mi?"
Berke, "Nereye gidiyorsun? Antalya mı İstanbul mu?"
Meltem sevinçle bana baktı, "Yoksa annenlerin yanına Almanya'ya mı?"
O kadar çok kasılmıştım ki hangi yalanı söyleyeceğimi unutmuştum. Meltem'in verdiği cevabın en uygun olduğunu düşündüm.
"Evet. Annem bu yaz onunla kalmamı istedi. Çok vakit geçiremiyoruz biliyorsunuz. Bir şeyler yapmayı teklif etti. Bende olur dedim. Karne günü oraya gideceğim. Bir daha okul açıldığında görürsünüz beni."
"Oh ya. Sen beleşe git tabi Almanya'ya." Sahte bir gülümseme takındım yine. Yalandı, her şey birer yalan. Onların üzerine oynadığım bir yalan. Bir kere bile sesini duymadım, sarılmadım, görmedim annemi. Almanya'ya gidecekmişim. Çok özlemiş annem beni. Vakit geçirmek istiyormuş. Ne kadar sahte. Ne kadar yapmacık. Ne kadar olağandışı.
İnsanlar beni sevsin, bana güvensin, beni bırakmasın, aralarına alsın diye söylediğim tonlarca yalan var. Girdiğim her mekanda kurulu oyuncak gibi rol değiştiriyorum. İğrenç bir insanım. Kendimden nefret ediyorum.
"Atarsın artık bize fotoğraf?"
"Bakarız Berke." Diyerek içeceğimden içtim. Ruh halim ile görünüşüm arasında dağlar kadar fark vardı. Güzel olmak için, beğenilmek için, sevilmek için o kadar sahte rollerdeydim ki. O kadar yapmacıktım ki. Bol giyinmiyordum mesela. Meltem ve Delfin bol giyimi pek sevmiyordu. Beni de sevmezlerdi. Her şeyimi çevreme göre ayarlıyorum. Kendimden nefret ediyorum.
Peki herkes kendi gibi miydi bu masada? Herkes bu özelliklere sahip miydi? Yoksa benim gibi yapmacıklar mıydı? Onlarda kurulu bir oyuncak gibi miydi? O kadar çok sorgu vardı ki aklımda. Ve hepsi yanıtsız.
Mesela ileride ne olacağımı bilmiyorum. Yine yolumu arkadaşlarıma göre çizeceğim. Çünkü bir ilgi alanım yok. Ne severim bilmiyorum. Herkes ne severse onu. Bu nasıl bir cümle ama. Bir kukladan farkım yoktu artık. Kendimden nefret ediyorum.
Telefonumun titremesi ile cüzdanımdan parayı çıkartmaya başladım. Çünkü bana mesaj atan tek kişi hep babam olur.
Meltem, "Kalkıyor musun?"
"Evet, uyku akıyor gözümden. Uyursam zor kaldırırsınız." Diyerek gülümsedim. Çantamı alıp telefonumu cebimden çıkardım. Kasaya doğru ilerleyip ücretimi ödedim. Kilit ekranını açıp mesajlara girdim. Evet, babam yazmıştı. Eve geçsem iyi olurdu. Kapıya ilerlerken bizim masaya el salladım.
Caddede tek başıma eve yürümeye başladım. yürürken yüzümü ciddiyet ve ruhsuzluk tekrar oturmuştu. İşte bu bendim sanırım. Ruhsuzdum. Ruhum çekilmişti. Yürüyen bir ölüydüm. Bedenim dışımda bir hiçtim. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Gerçekten mutlu muydum? Gerçekten ağlıyor muydum? Gerçekten hissedebiliyor muyum? Hayır, hiçbirine hayır. Tekrarlıyorum içimden: Kendimden nefret ediyorum.
*****
Sakın çok karamsar demeyin bana. İzleyin, okuyun. her şey değişecek. Ayy, çok güzel olacak valla. jskjjdfjdhshds. Kendi kendimi gaza getiriyorum.
İlk başta nasılsınız?
nasıl gidiyor?
bölüm nasıldı?
Yekbun'un düşünceleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
586 kelime...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
Narrativa generaleDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...