25. BÖLÜM

330 16 15
                                    

Çağın'dan...

Kabulleniyordum, evet. Her şeyi kabulleniyordum artık. Ona bakarken ki heyecan, teni tenime değdiğinde, nefeslerimiz çarptığında, aramızda santimler kaldığındaki o tarifsiz heyecan bas bas bağırıyordu bana bunun adı aşk diye. Bundan önce bir kere hissettiğim şey hoşlanmaktan farksızdı ama bu ondan daha güçlüydü. Daha kuvvetli.

Geldiği ilk gün, gördüğüm o gözlere hep bakmak istedim. Hep baktım. Ama bu kadar bakmak bile yeterli değildi. Yetmiyordu, yettiremiyordum gözlerime. Bakmalara doyamıyordum. Çok iyi geliyordu bazen. O kadar iyi geliyordu ki bana. Güldürüyordu. Huzura erdiriyordu. Bu kadar kısa sürede.

Bazen kötü oluyordum. Fazla sıcak basıyordu. Çok fazla. Ne yapacağımı kestiremiyordum. Güneşe bakarken ki o parlayan tenini hatırlıyorum. Cesur ile oynarken ki o çocuksu neşesini. Buzağıları beslemeye çalışırken ki mutluluğu. Korktuğundaki o kasılmış bedeni, sulanan o güzel gözleri... hepsi beni zora sokuyordu ve hep aklımdaydı.

İhtiyacı olan tek şey sevgiydi. Ve ben bütün sevgimi onda tüketmeye hazırdım. İlk itiraz etsem de, kabullenmesem de. Bir yerden sonra anlıyordum.

Geldiği o ilk günkü enerjisi beni etkilemişti. Hırçınlığı vardı. İçinde sakladığı küçük canavar. Ardından tabiat kadar eşsiz bir şaheser olduğunu gördüm. Nasıl da öyle uyumluydu?

Bahçede olduğumuz gündü sanırım tam olarak sevdiğimi kabullendiğim an. Sonra Anıl Hira'ya bakarken, ben eden sevdiğime bakmayayım ki dedim. Nereden anlayabilir bunu? Baktım. Keyifle baktım. Sadece baktım. Ve o an o da bana baktığında kalbim tekledi. Bir insanı nasıl etkileyebilirdi ki bir bakış? Ama etkiliyordu işte.

O akşamki korkumu da unutmamak gerek. Köpek karşısına çıktığında son hız koşmuştum yanına. O dolan gözleri korkutmuştu beni. Bir şey oldu zannetmiştim. Olmuştu da. bilmediğim şeyler olmuştu. Ve ne olursa olsun, en zor anında yanında olmayı diledim. Hep öyle yanında olayım istedim.

Cesur ile karşılaştığı zamanki korkusu ile aramızda bıraktığı santimleri kapatmak istedim. Ben o santimleri hep kapatmak istedim. Ama erkendi. Zamanı değildi.

Beklediğim kişi oymuş bu zamana kadar. Gönül kuşumun aradığı kişi oymuş. Ve hepsini bu gece anladım. Yekbun'un sudaki yansımasına bakarken... onu öyle orada görünce yutkundum. Bir kere değil. Birden çok yutkundum. Ve kalp ritmimi duyuyordum kulaklarımda. Sanki o da duyacakmış gibiydi endişem.

Eskiden ezberlediğim ve "ileride bunu sevdiğim kıza okuyacağım." Dedim o şiiri ona okumaya başladım. bana döndüğünde gözlerindeki o yıldızlar benimkilerle kavuştu. Onun gözlerini gökteki yıldızlar bile kıskanırdı. Bende kıskanıyordum. O gözler ve o gözlerdeki yıldızlara bir başkası bakacak, bir başkası izleyecek diye...

Şimdi tam sırasıydı Çağın. Takı merasiminden sonra yapılacak dansa Yekbun'u kaldırmanın tam zamanıydı. Herkes için bir masalsa bu gece ve masallar gerçek oluyorsa, bizim de olmalıydı.

Ykebun'a doğru yürüdüm ve öne doğru hafifçe eğilip elimi ona uzattım.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz?"

İlk o şaşkın gözlerle baktı bana. Ardından elimi tuttu ve onunla psite doğru ilerledik. Birbirini tutan ellerimizi biraz daha açıp havaya kaldırdım. Diğer elimi beline koydum ve kendime yaklaştırdım. O da elini omzuma koydu. Ve yine aramızda santimlerin bulunduğu bir andı.

"Bu ilk dansım..." dedi gözlerime bakarak.

İlk dansı benleydi. Benimle.

Yekbun ne demekti? Bir tane. Ve o benim Yekbun'um. Birtanem.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin