Ben hep babamın gözdesi olarak büyümüştüm. Ona bakılırsa erkek çocukları hep evin gözdesi olurdu bizde. Bende ilk erkek çocuk olunca bütün ilgiyi üzerime toplamıştım bu zamana kadar.
Zannediyorlar ki ilginin üzerimde olması hoşuma gidiyor, seviyorum. Hayır, ben bu ilgiden hep nefret ettim. Kardeşim Sahra'nın hep aşağıda görülmesi beni bu sevgiden hep nefret ettirdi. Ben hep buna engel olmaya çalıştım. Hiç sevmeyecekleri hareketlerde bulundum. "erkek adam yapar" dediler. İşte o zaman yine kendimden de bu insanlardan da nefret ettim.
O zaman dedim ki bana verdikleri sevginin hepsini kardeşime vereceğim. On iki yaşında kardeşim, ben on beş. Uzaktan bir akrabamız bizi ziyarete gelmişti bayram günü. Kardeşim elbisesini içinde nasıl mutlu. Öyle bir mutlu ki yerinde duramıyor. Diyorlar ki, kadınlar bu kadar mutlu olmaz. Hayır, olurlar dedim. Kardeşimi mutlu ettim. Hep mutlu ettim. El üstünde, başımın tacı ettim.
Sahra küçük, hatırlar belki şimdi yine ama o unutmak için verdi hep zamanını buna. Şuan anlatacağım şeye.
O bayram günü gelen uzaktan akrabamız hiç yapmaması gereken bir harekette bulundu kardeşime. Dokunmaya çalıştığı an vurdum ona. Herkesin ortasına sürükleyip yaptığı hareketi anlattım. Babamın bana hak vermesi için bütün umudumla baktım ona. Sonra ondan ses çıkmayınca bir kere daha vurdum adama ve kalktı yerinden babam. O da vurdu ona. Yolladı evden. Hiç gelmediler bir daha. Hiç görmedik onları. Babam orada ben olduğum için mi, yoksa kardeşim için mi öyle yaptı bilmiyordum. O olay sırasında annem Sahra'yı içeri almış ve bütün ilgisini ona vermişti. Tam bir sene boyunca kardeşim bu olayı unutmak için çabaladı.
Ben hep kardeşimi korudum. Abi oldum. Rüzgar oldum. Onun için fırtınalar yarattım. Onun için kardeşim dediğim arkadaşımı dövdüm. Ne kadar uzak, ne kadar yakın olduğunu düşünmeden kardeşimi hep korudum. Onun kılına zarar geldiği an dünyayı yaktım. Ben bana verilen bütün sevgiyi ona verdim. ona verdiğim her sevgi de kendimi sevdim. Daha mutlu oldum.
O yuvadan uçup giden küçük kuştu. Bende onun arkasını kollayan kuş. Her şey böyle bir düzen içerisindeydi. Ben ona ağabeylikten çok babalıkta yaptım. Yapacağımda.
Bunları düşünürken aklıma dün Merve'nin dedikleri geldi belli belirsiz. Hira hakkında konuştukları da çok öfkelendirmişti beni. Ona böyle bir çamur atmaya asla hakkı yoktu. benle şuan konuşmamasının tek bir sebebi vardı.
Sadece Hira'nın hayatını mahvetmeye mal olacak bir davranışta bulunmuştum. Ailemin ikimizin birlikte olduğundan haberi vardı ve bunu fazla büyütmüşlerdi. Bu Hira'nın ailesinin kulağına kadar gitmişti. Ben her şeyi mahvetmiştim ama düzeltecektim. Bunu halletmeliydim. Nasıl becereceğimi bilmiyordum ama yapmalıydım.
Çağın ile kahveye gelmiş ve bir çay söylemiştik. Tam o sırada içeri Alp dede kahveye girdi ve köşede oturan Hira'nın dedesinin mamasına oturdu. Çağın ilk birbirimize sonra o tarafa baktık.
Alp dede bir şeyler demeye başlayınca Ali amca gazete okumayı bıraktı. Başını kaldırıp Alp dedeye baktı. Sonra donup kaldı. Ali amca kızmaya başlayınca alp dede yine bir şeyler dedi. Yüzü şekilden şekle giren Ali amca en sonunda öfkelenmişe benziyordu. Alp dede kalktığı sırada duyduğum tek cümle şu olmuştu.
"erkeksen dediğimi yaparsın. Adamım diye etrafta geziniyorsun ama adamlığın senle değil." Masadan kalktı ve kahveden çıkıp gitti. Öfkeli ama sakin tonu olan konuşması beni bile ürkütmüştü. Ali amca Çağın'a seslendi.
"Yürü, eve gitmemiz gerek." Dedi ve bir hışımla kahveden çıktı. Çağın bana bakıp masadan kalktı ve dedesinin peşinden koştu.
Alp dede onu kızdıracak kadar ne demiş olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...