33. BÖLÜM

285 17 0
                                    

Elimdeki dalın kabuklarını soyuyordum. Ne zamandır bunu yapıyorum hiçbir fikrim yok. Uzun zaman oluyor olmalıydı çünkü dalın altındaki o beyaz çıplaklık, pürüzsüz bir halde duruyordu. Başımı kaldırıp karşıya doğru baktım. Kavağa sırtımı vermiş karşımda duran güneşin batış halini izliyordum.

Kaşlarım o kadar çatıktı ki serbest bıraktığımda yüzümdeki gerginlik kaybolmuştu.

Boğazımdan koca bir yumru gitti yutkunduğumda. Elimdeki dalı kenara koydum ve başımı arkamda duran kavağa yasladım. Gözlerimi kapattım. Akşam rüzgarı usulca geldi geçti dalgalar halinde.

"Çocukluğum, gençliğim buralardan geçti." Duyduğum ses ile başımı kaldırıp arkamda duran amcama baktım. Ellerini cebine koymuş o da gün batımına bakıyordu. Sonra gözlerine denk geldim.

"Herkes seni arıyor. Varlığın hemen fark ediliyor." Diyerek bana doğru adımladı.

"Oturabilir miyim?" çekinerek sorduğu soruyu kabul ederek biraz kenara kaydım.

"Bu ağacın önemini biliyorsundur."

"Evet. Çok eski. Bu bahçenin sahibi hep sizmişsiniz. Ve hepinizin derdini dinleyen tek buymuş."

"Evet. Hepimizi dinledi. Hala da dinler." Diyerek elini ağacın dışarı çıkmış köklerine değdirdi.

"Nasılsın? İyi geldi mi burası?"

"İyiyim denebilir. Siz?"

"Sayılır. Toparlıyorum. Serhat ile aramız ne kadar bozuk olsa da, çocukluğum onunla geçti. Kardeşimdi." Kısa bir sessizlik oldu ve ikimizde sadece gün batımına baktık.

"Serhat ile yani babanla. Aran nasıldı?"

"iyi." Diye geçiştirdim.

"İyi miydi gerçekten? Anneni kaybettikten sonra, kendini kaybetmişti. Bizi hayatından çıkaracak kadar. Onu çoğu kez görmek istedim ama o istemedi."

"O hiç kimseyi istemedi."

Yine kısa bir sessizlik sağladık. Susmak bence çoğu şeye cevaptı. Güneşi yüzümde hissediyordum. Akşam rüzgarı yanaklarımı okşayıp geçiyordu.

Sanki düşündükçe zihninde şiddetli depremler oluyordu. Zangır zangır titriyor ve bu bütün vücudunu etkiliyordu.

"Bu zamanımızdan çalınan on sekiz yılı kapatmak isterim Yekbun." Diyerek söze girişip bana yüzünü çevirdi amcam.

"Bundan sonra eğitim hayatını ben üstlenmeyi düşünüyorum. Kütahya'da tek başına kalamazsın. Benimle İstanbul'a gel. Yazın sonunda. Bir şirketim var. Büyük bir işim. Sana bakabilirim. İstediğin eğitimi verebilir, kendi yolunu çizmene yardımcı olabilirim."

Verdiği teklif çok güzeldi. Sahi benim çizeceğim yol neydi? Ne yapacaktım? Ne seviyordum? Bundan sonra kalacağım tek yer burasıydı. Amcamla gitmek iyi bir fikir miydi?

"Açıkçası ileride ne yapacağım hakkında bir fikrim yok ve sanırım bu yolu çizmekte çok geç kaldım."

"Bak. Hiçbir şey için geç değildir. Ne istersen yapabilirsin. Toparlan Yekbun. Sana maddi ve manevi her konu da arkandayım. Konuşmak istersen anlatmak istersen buradayım." Samimi bir gülümseme ile ışıldayan gözleri bana teklifi kabul etmem için bağırıyordu.

"Teşekkürler, amca. Ben bunu düşünürüm."

"Tamam. O zaman hadi kalk. Altı saate yakındır buradasın. Gitsek iyi olur." Diyerek yerinden kalkıp üstünü silkeledi ve bana elini uzattı. Amcamın elinden destek alıp bende ayağı kalktım. Birlikte bahçenin çıkışına doğru yürüdük.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin