Çardakta oturmuş kitap okuyordum. Yengem içeride temizliği bitiriyor, Nevre odasında ve babaannem mutfaktaydı. Hira ile tam bir haftadır konuşmuyorduk. Ben ne kadar onunla konuşma çabasına girsem de izin vermiyordu. Daha ne kadar böyle gidecekti bilmiyorum. Bana çok kızgındı. Haklıydı, hem de çok haklıydı. Her şeyi mahvetmiştim.
Babaannem elinde poşetle bahçeye çıktı.
"Ne oldu babaanne?" dedim kitabı kenara koyarak. Gülümseyerek bana baktı.
"Şu çöpü atabilir misin kuzum?"
"Atarım tabi babaannem. Sen yorma kendini." Diyerek çardaktan sıçrayıp elindeki poşeti aldım.
"Sağol Yekbun'um. Bir şey diyeceğim kuzum sana."
"De babaannem."
"Biz şimdi bahçeye gideceğiz. Sende arkamızdan gel olur mu? Evi toparladık ama deden bahçeye çağırıyor. Sen kendi odanı bir süpürsen öyle gelsen olur mu?"
"Olur, olur. Gidin siz. Gelirim ben." dedim ve arkamı dönüp bahçe kapısını açtım. O da içeri girdi. Sokakta ilerleyip köşeyi döndüm. Çöp kutusuna çöp poşetini attıktan sonra rüzgar ile göz göze geldim. Hızla yanıma gelince arkamı dönüp gitmeye kalkıştım.
"Yekbun. Yekbun dur bekle." Diyerek kolumu nazikçe tuttu.
"Ne var?" diye tersledim onu.
"Lütfen dinle. Bak bir haftadır hiçbiriniz ile konuşamıyorum."
"İyi devam et o zaman." Diyerek tekrar gitmeye çalıştığımda önüme geçti.
"Çok yanlış anlaşıldı. Lütfen dinle. Benim bir suçum yok. bir anda Merve öyle üzerime atıldı. İlk benle konuşmak istediğini söyledim. Önemli dedi. Sonra konuyu evirdi çevirdi saçma sapan şeylere getirdi. Oradan gitmek istediğim bu oldu işte. Lütfen anla beni. Ben bir şey yapmadım. İstersen Merve'ye sor. Bana yardımın gerek. İnan bana. Ben asla sevgime saygısızlık etmem."
Duraksadım. Merve'nin suçu olduğunu biliyordum ama Rüzgar'ın da suçu vardı.
"Neden Hira'nın peşinden gelmedin?" dedim o günkü konuşma aklıma gelince.
"Çünkü Çağın bana vurunca, yüzsüz gibi peşinden gelip nasıl konuşacağımı bilemedim. Bütün kalbimle seviyorum onu. Merve yüzünden onunla aramızın bozulmasını istemiyorum. Sana yalvarırım yardım et. Benim hiçbir suçum yok."
"Ben... ne yapsam bilmiyorum Rüzgar. Çağın veya Hira'yı bir haftadır görmüyorum. Hira'yı arıyorum açmıyor. Yazıyorum bakmıyor. Yani anlayacağın benimde onunla aram bozuk. Seni düşüneceğim. Merve ile bir daha konuşacağım. Sana hala kızgınım. Bunu bil."
"Tamam, istediğin kadar kız sen ama Hira ile aramı düzelt lütfen."
"Bakacağım." Diyerek yanından geçtim ve onu arkada bırakıp eve yöneldim. Bahçe kapısını açıp içeri girdiğimde Çağın ile karşılaştım. Tam güle dokunduğu sırada içeri girmem ile irkilmişti. Tıslayarak elini tuttu. Sanırım kıymık batmıştı.
"Niye dalıyorsun içeri?" dedi parmağına birde bana bakarak. Telaşla kapıyı kapatıp yanına gittim.
"Ben dalmadım içeri. Hem senin ne işin var burada?" diyerek kıymık batan parmağına tutup baktım. Bakışlarımı onun yüzüne çıkardığımda yüzümü seyrediyordu.
"Kek... kek getirmiştim. Çardağın üzerinde." Diyerek gösterdi.
"İçeride cımbız vardı. getireyim. Sen geç otur." Diyerek eve girdim. Sehpanın üzerinde duran cımbızı aldım ve tekrar bahçeye çıktım. bu sahne size tanıdık geldi mi? Aynısını buraya ilk geldiğimde yaşamıştık... Karma...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...