Kavak ağacına doğru yürüdüm yavaş adımlarla. ElLerimi cebime koydum. saçlarımı okşayıp gitti rüzgar. Yapraklardan bir şırıltı duyuldu. Güneş batıyordu artık dağların arkasına doğru. Güneş ışığı yaprakları turuncu yapmıştı. Gözlerimi kapattım. Sesleri duydum. Ardından gözlerimi açtım ve tabloya baktım. Bu eşsiz tabloya.
"Fazla güzel." Duyduğum sese döndüm. Gelen Çağın'dı. Gözleri üzerimdeydi. Aslında onun gözleri hep üzerimdeydi. Bir insan neden hep bakardı ki?
"Evet. Manzaraya bayılıyorum." Diyerek gülümsedim. O da sırıttı ve bana doğru adımladı.
"Hep burada izler misin?"
"Genellikle evet. Buraya sığınıyorum. Bu ağaç derdimi çok güzel dinliyor."
"Bu çok hoş." Diyerek kavağın gövdesine dokundu.
"Diğerleri nerede?"
"Gittiler. Anıl yarım saat önce gitti. Sahra ve Rüzgar biraz oturup kalktılar. Hira erik ağaçlarının orada. Gelir birazdan yanımıza."
"Anıl Hira'dan hoşlanıyor. Peki Rüzgar?" Diye sordum. Ağzından laf almaya çalıştım.
Çağın ilk durdu. Sonra dönüp baktı.
"Rüzgar'da Hira'dan hoşlanıyor. Normalde Hira ile Rüzgar birbirlerine açılmak üzereydi ama Anıl gelip bize Hira'dan hoşlandığını anlattı. Rüzgar arkadaşının bu halini görünce bir şeyleri başlatmadan bitirmeyi seçti."
"Ama doğru değil. Anıl onu seviyor diye sevdiğinden vazgeçmemeli. Duygularını sonuna kadar yaşaman gerek."
Çağın başını öne eğdi, ardından tekrar kaldırıp güneşin batışına baktı."Haklısın. Bunu Rüzgar'a söyledim ama sonradan Hira'nın da araya soğukluk koyması ile Rüzgar bütün ipleri kopardı."
"Çok karışık bir durum." Diyerek elimi alnıma götürdüm.
"Evet. Maalesef."
"Ne konuşuyorsunuz?" diyerek araya Hira girdi.
"Gün batımı. Çok güzel diyorduk." Dedim.
"Çağın sen ne zaman gideceksin?" Dedi Hira. Yüzü solgundu.
"Giderim birazdan." Dedi ve Hira'ya kaşlarını çatarak baktı.
"Tamam. Git şimdi." Diyerek kapıyı gösterdi. Çağın bıkkın bir şekilde ona baktı. Kovdun kızım çocuğu.
"Sağol ya." Diyerek bahçe çıkışına doğru yöneldi Çağın. Sonra tekrar döndü ve bana baktı. Yine.
"Görüşürüz Yekbun."
"Görüşürüz Çağın." Dediğim gibi Hira bana sarıldı.
"Her şey boka sarıyor."
"Şş. Dur bakalım."
"Sahra bana küstü. Rüzgar artık beni sevmiyor ve Anıl beni kafaya taktı. Her şey o kadar berbat ki işin içinden nasıl çıkacağım bilmiyorum. Bu zinciri bozan tek kişi benim."
"Hayır. Bu zinciri bozan Anıl. Sahra'yı sevse hiçbir engel kalmıyor."
"Ama zorla Sahra'yı sevemez." Çok yorgun ve bitkin görünüyordu. Sarılmayı bırakıp kenarda duran kasalardan birine oturdu. Mutsuz yüzünü iyice astı.
"Bak, çözüm bulacağız tamam mı? Bu kadar kolay bırakma Hira. İlk önce Anıl'a onu sevmediğini kırıcı olmayan bir dille söylemen gerek. Bunu söyledikten sonra biraz zaman geçmeli. Anıl bunu kabullenmeli. Bu kabullenme süreci sırasında Sahra ile bir bağ oluşturmasını sağlamalıyız. Bunu hallettiğimizde Rüzgar ile önünde hiçbir engel kalmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...