“Nereye amcacım?” dedi sanki gerçek yüzünü görmemişim gibi. Soğukkanlı olup onun gibi bir maske taktım. Yüzüme hafif bir tebessüm ekledim ama gözlerimdeki nefret olduğu yerdeydi.
“Ninemin yanına gideceğim. Doktorla görüşeceğim. Ninemle konuşup konuşamayacağım hakkında.” Diyerek bir yalan uydurdum.
“Oo, ne tesadüf. Bende ninenin yanına gidiyordum. Birlikte gitmeye ne dersin? Hem beraber döneriz. İyi olur, birlikte vakit geçiririz. Eskisi gibi.”
Ona alaycı bir gülümseme ile baktım, “Tabi, olur.” Diyerek yol verdim. amcam hareket etmeden yüzüme bakmayı devam etti. Yüzüme taktığım o maskenin ardını aradı ama bulamadı. Çünkü ben, izin vermedim.
“O zaman gidelim.” Dedim tekrar sahte bir tebessümle ve yanından geçip kapattığı kapıyı açtım ve onun yaptığı gibi sertçe geriye bıraktım. Kapı duvara çarptı ve çıkardığı büyük gürültü ile titredi. Ben ise arkama bakmadan merdivenlerden inmeye başladım.
Ayakkabılarımı giyerken amcam merdivenlerden yeni iniyordu. Onu yine beklemeden bahçeye çıktım ve araca yürüdüm. peşimden gelip arabasının kapılarını açtı. Aynı anda binip kapıları kapattık. Emniyet kemerlerimizi taktık ve amcam aracı çalıştırdı.
O yola koyulurken bende hızla telefonu açtım, ekran ışığını kestim ve Anıl’a yazmak için mesajlara girdim.
Siz: ninemin evine dön ve sakın oradan ayrılma. Acil!
Attığım mesaja yanıt beklemeye başladım. başımı kaldırıp yola baktım. Amcama döndüğümde gözünün bende olduğunu fark ettim.
“Bu kadar acele yazdığın kişi kim?” dedi alaylı ses tonuyla.
“İş mevzusu. Sen iyi bilirsin.” Dedim aynı alayla. Amcam bir yola bir bana baktı. Demek istediğimi anlamış mıydı bilmiyorum ama yüzündeki o alaylı ifade geçmedi.
“fotoğraf makinen yanmış. Çok üzüldüm.” Dedi yapmacık bir surat ifadesiyle. Ellerim yumruk olmaya başladığında kendi içimden sakin olmam için sayıkladım.
“Ah, evet ama merak etme. İşleri çoktan yoluna koydum.” amcam bu sefer sesli bir kahkaha attı.“Demek yolu bulabildin?” yüzümde sinsi bir gülümseme oturdu. Bu sefer bakışlarımı ondan çektim ve yola diktim.
“Amca. Madem birlikte bir yolculuğa çıktık. Biraz muhabbet edelim.” Daha fazla oynamak istiyordum. Daha fazla işi deşmek istiyordum. Bana yapacağı herhangi bir hamle bile, onu yerle bir etmem için fırsata dönüşürdü. Bu onun farkındaydı.
“Babam ile nasıl küstünüz? Daha detaylı duymak istiyorum.” Amcamın boğazından kıkırdama tarzı bir ses duyuldu.
“Ne o yeğenim? Geçmişini tatmin etmeyen şeyler mi var?”
Dudaklarımı büzüp başımı bir kere olumsuz anlamda salladım, “Yo. Sadece, onu özlüyor musun?” öyle rahat ve öyle profesyoneldim ki şuan karşısında, o bile şaşkına uğramış durumdaydı. Bunu ondan görebiliyordum, çünkü yıkık olmamı bekliyordu. O bundan besleniyordu. Bunu elde edemediği için sürekli olarak duraksıyor ve bana bakıyordu.
“Ah, Serhat’ı tabi ki çok özlüyorum. O benim hayatımın kilit noktası.”
O kelimeyi söylemişti. Bütün okları kendine çeviriyordu ve bunu bilerek yapıyordu. İşin sonunda yine bana patlayacak bir şey vardı ama artık, o bile beni ilgilendirmiyordu.
Anıl: Hayır, Yekbun. Dönmeyeceğim. Ne oldu?
Siz: Anıl, çok önemli. Amcamın evi satma nedenini buldum. O çok kıymetli kıçını neredeysen kaldır ve ninemin evine dön.
Siz: yoksa o münasebet yerlerinde büyük bir sızı hissedeceksin
Siz: anladın mı beni?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...