Elimdeki salata tabağını masaya koydum. Çağın’da arkamdan elindeki tabaklarla geldi. o da tabakları koydu ve hemen arkama geçip sandalyemi çekti. İkimizde masaya oturduk.“Annenlerin evde olmaması şaşırtıcı.” Elimdeki su bardağından bir yudum alarak.
Çağın ile bahçeden onların evine gelmiştik. Evde kimse yoktu. bahçedeki masasına akşam yemeği hazırlamıştık. Bende ona yardım etmiştim. Birlikte mutfakta hem vakit geçirmiş hem de hızlıca kurmuş olmuştuk.
“Annem ile babam bir hasta ziyaretine gideceklerini söylemişti. Dedem, babaannem, amcam yengem bir haftalığına şehir dışına gittiler.”
Su bardağını masaya bırakıp çatalımı elime aldım. Sonra sorup sormamakta kararsız kaldığım soruyu sordum, “Hira. O hiç gelmeyecek mi?” dedim Çağın’a bakarak. Bıçağı ile ilk duraksadı ve sonra bana baktı.
“Aradan zaman geçti. emin ol, olanları unutmuştur. Ve en son ki konuşmamızda gelme gibi bir planı olmadığını söyledi. Orada bir düzen kurdu ve buraya gelmek isteyeceğini zannetmiyorum.”
“Anladım.” Diyerek konuyu kapattım ve bende yemeğime başladım. ilk sessizlik hüküm sürdü. Sonra birbirimize aklımızdaki planlardan bahsettik.
“Peki, burada işin bitice İstanbul’da ne yapacaksın?” dedi Çağın.
“Bilmiyorum. Bakarız duruma göre. Yine oradaki işime devam ettiririm.”
“Evlilik düşünüyor musun?” bir anda sorduğu sorunun, onun sorması, lokmayı boğazımda kalmasını yol açtı. Telaşla yerinden kalkacak gibi olduğunda elimle durdurdum. Suyumdan içip yutkundum. Kendime gelince ona baktım. Şaşkın ve endişeli gözlerle beni süzüyordu.
“Pardon, bir an boğazıma kaçtı.” Tekrar boğazımı temizledim. “Evlilik demiştin değil mi?” dedim ve peçete ile ağzımı yavaşça sildim ve ona baktım. Çağın’ın yüzünde bir gülümseme yayıldı.
“Evet.” Dedi keyifle.
“Karşıma evleneceğim bir adam çıktığında neden olmasın.” Dedim ona bakmadan. Bu sefer kaşları çatıldı ve bu benim çok hoşuma gitti demeliyim.
“Daha çıkmadı yani?” dedi sorgular gibi.
“Belki de çıkmıştır. Bir gün bene yuvamı kurmayı isterim. Kim istemez ki?” diyerek ona baktım.
“Doğru.” Dedi ve yemeğine döndü.
Sonra ise havadan sudan muhabbet devam etti. Yemek bittiğinde birlikte sofrayı kaldırdık. Saat on olduğunu gördüğümde gitmek için izin aldım. Çağın’la vedalaşıp eve doğru yol aldım.
Eve geldiğimde yüzümdeki gülümseme ile girdim bahçeye, “Merhabalar.” Dedim keyifli sesimle.
“Hoş geldin kızım.” Dedi dedem gözlüğünü çıkararak.
“Hoş bulduk. Allah’ım dede o kulübe ne rahattı öyle. Var ya zor kalırım ben bir daha burada.”
Dedem gülerek yanını gösterdi, “Ee, zamanında boşuna yapmadık biz orayı. Nasıl geçti günün?”
“Harikaydı. Sonunda istediğim fotoğrafı çekebildim.”
“Ayy, hani bakayım.” Dedi babaannem sevinçle. Fotoğraf makinesini açıp her ikisine de gösterdim fotoğrafı.
“Kavağın bu kadar güzel çıkacağını hiç düşünmemiştim. Bizim kavağın olmadığında bile şüphelendim. Aferin Yekbun’um sana. İşinin hakkını veriyorsun.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...