Hira'dan...
"Çağın. Bırak bak gideceğim. Niye zorla tutuyorsun?" diye kızdım Çağın'a. Yekbun gelmeyince dere kahveden çıkmış tam gidecektim ki karşımda Çağın çıkmış, geri dönelim diye ısrar ediyordu.
"Ya kızım. Gelir şimdi."
"Ya başına bir şey geldiyse? İçim rahat etmiyor." Diyerek kolumu kurtardım ve sokaktan aşağı doğru indim. Köşeyi döndüğümde Yekbun, Merve ve Rüzgar'ı gördüm. Ne olduğunu anlam veremeyerek çatılan kaşlarım ile onlara doğru yürüdüm.
"Yekbun?" sesimi duyunca hepsi bana baktı. Çağın'da hemen yanıma yetişip yürümeye başladı.
"Ne oldu?" dedim her birine bakıp. Rüzgar ise yüzüme bakmadan öylece çevrede gezdiriyordu gözlerini. Bir haller vardı. kabahat işlemişti ve gözlerime bakmıyordu.
"Bir şey olmadı." Dedi Yekbun. Ama Merve Yekbun'un önüne geçip tam karşımda durdu.
"Evet. Seni ilgilendirecek bir şey yok." dediğinde Yekbun Merve'nin kolunu sıkıca tutup arkaya doğru fırlattı.
"Yekbun. Sana diyorum. Rüzgar yüzüme bakmıyorsa bir kabahat işlemiştir. De çabuk ne oldu?"
Yekbun ağzını açtığı sırada Merve'den çıkan cümle kulaklarımda yankılandı.
"Rüzgar'la öpüştük. Olan bu."
Dolmaya başlayan gözlerimi görmezden geldim. Sinirden gülmeye başladım. Yekbun arkasına dönüp Merve'nin eve gitmesi için ittirmeye başladı.
"Rüzgar!" dedi bir anda Çağın. Kolundan tuttum Çağın'ın.
"Söyleyebileceğim tek bir şey kaldı. Bitti." Dedim hissizmişim gibi. En nefret dolu bakışlarımı yolladım ona. Yüzüme bakacak yüzü yoktu ki gözlerimiz bile denk gelmiyordu. Arkamı dönüp yürümeye başladım. aklımda her şey bir yapboz parçası gibi oturuyordu. Gözlerimden yaşlar dökülüyordu ama umursamadan yürüyordum. Çünkü bundan sonrası beni ilgilendirmiyordu. Hayatımı alt üst edeceğini bilseydim asla onu hayatıma almazdım. Şimdi çıkması üzerimden bir yük alınmış gibi hissettiriyordu artık. Yine de ciğerlerim yanıyordu. Kaybetmiş olmanın verdiği his ciğerlerimi yakıyordu. Arkamda çıkan kargaşadan iyice uzaklaştım. Sanırım Çağın Rüzgar'ı dövüyordu. En iyisini yapıyordu.
"Hira!" uzaktan ama yüksek gelen Yekbun'un sesini aldırmadan adımlarımı hızlandırdım. En sonunda Yekbun ve Çağın bana yetişip yolumu kestiler.
"Ne var?!" diye yükseldim.
"Sinirlisin biliyorum ama bir dinle." Dedi nefes nefese Yekbun.
"Dinleyeyim, tabi. Hatta siz hiç nefesinizi yormayın. Ben anlatırım. Zannettiniz ki benle Rüzgar'ı barıştırabileceksiniz. Hiçbirinizin fark etmediği bir şey vardı. biz onunla zaten bitmiştik. O hayatımı alt üst edecek kadar büyük bir etkendi ve ben ondan kurtuldum."
"Hayır, Hira. Öyle değil. Evet, niyetimiz seni barıştırmaktı ama Merve'nin en baştan böyle bir şey yapabileceğini de hesaba katabilmeliydim." Söylediği sözü duymam ile lafını kestim.
"Nereden bilecektin Merve'nin böyle bir harekette bulunacağını?" dedim iyice sinirlenerek.
Yekbun kalakaldı. Sesi çıkmıyordu ve bu sessizlik beni daha da kızdırıyordu.
"Yekbun! Sana bir şey soruyorum!" haykırışım ile korkup gözlerini yumdu. Gözlerini açmadan konuştu.
"Ben Merve ile Rüzgar'ı birkaç kez konuşurken yakaladım. İlk normal sohbet ediyorlardı. Arada Rüzgar ile karşılaştığımda imalı bakışları var gibiydi ama ben çözemedim. Bütün suç benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...