Yeni gelen okuyucularımdan bazen yorum alıyorum. İlk yazdığım bölümlerde hatalarım varmış. İlk zamanlar olduğu için fark etmediğim veya toparlayamadığım şeyler vardı. Yani hikaye tam aklımda oturmamıştı. Elimden geldiğince düzeltiyorum. Umarım hor görüyor ve acemeliğime vurarak okuyorsunuzdur. Geri gidip bazı sahneleri düzeltiyorum. Belki kitap bitince tamamen düzenlemeye alırım ki büyük ihtimal öyle yaparım.
Biraz uzun bir bölüm ama çok iyi bölüm. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. Hatalarım yine olabilir, mahsur görün.
Buraya kadar benle gelen bütün okurlarımı çok seviyorum. İyi okumalar yoldaşlarım 🌸
*****
Yanmak var yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca harap...
Öylesine yandı ki canım, Öylesine tutuştu ki ruhum ve öylesine kül oldum ki gözlerimden akan yaş söndüremedi.
Ateş demek, is demekti. Üzerinde kalan o kokudan arınmak isteyen bedenine yapışan bir gölge gibiydi.
O is kokusunu aldım, önümde kül olup giden ağaçlardan, çiçeklerden, kulübeden. O is bedenime yapıştı, vicdanımda yeni bir kıvılcım yaktı ama acının kıvılcımı. Sonra büyük bir yangın başladı, bütün kalbimi söküp atmamı istercesine bir yangın. O yangında ben kaldım, o yangında ben kayboldum. O yangında ben kül oldum.
"Dede!" diye haykırdım alevlerin içine bakarak. Belimde sıkıca beni tutan o elden kurtulmak istedim. "Bırak, n'olur bırak beni!" dedim gidebilmek için.
"Yekbun'um yapma. Bırakamam seni." Dedi Çağın. Sesinde acı vardı, korku vardı, çaresizlik vardı. "Dede!" diye haykırdım tekrardan. İçim kor oldu, daha da büyüdü yangın.
"Yekbun'um..." dedi Çağın nefesini kulaklarıma yaklaştırarak.
Güçsüz bacaklarım daha fazla debelenemediği için yere çöktüm. Sırtımı arkam da duran Çağın'a verdim. O da benimle birlikte çökmüştü. Anıl koşarak önüme geçti, arkasında kalan o büyük yangını görmek istemiyormuş gibi. Oysa en büyük yangın benim kalbimdeydi.
"Yekbun. Yapma güzelim, sakin ol. Bak her şey iyi olacak." Anıl'ın gözlerinde korku gördüm.
Hira geldi onun arkasından eli elimi tuttu, "geçecek her şey, derin nefes al." Dedi bana ama aldığım nefeste boğuluyordum.
Çağın saçlarımı okşadı, bir eli hala belimdeydi, "Her şeyi birlikte halledeceğiz. Her şey iyi olacak. Sana söz veriyorum..." dediğinde bütün kalbimdeki yangın azaldı. Sonra gözyaşlarımı bir elimin tersi ile sildim. "Lütfen Çağın, sözünü tut. Lütfen..." dedim kısılan sesimle ama o beni duydu ve saçlarımdan öptü.
6 SAAT ÖNCE...
Yavru köpeklerin havlama sesleri ile gözlerimi ovaladım ve göz kapaklarımı kırpıştırarak açtım. Pencereden üzerime gelen güneş ışığı yüzünden gözlerim kamaşmış ve dolmuştu.
Yerimde esneyip kalktım ve yatağın üzerinden yavru köpeklere baktım, "Günaydın minikler." Dedim tatlı bir tebessümle. Bu kadar yorgun bir haftanın sonunda böyle güzel bir uyku çekmek bedenime iyi gelmişti.
Yalpalayan adımlarla odamın kapısına yürüdüm ve kulpundan tutup kendime doğru çektim. Benimle birlikte karşı odadan biri daha çıktı. amcam ile aynı anda göz göze geldik. İkimizde şaşkın bakışlarla birbirimize baktık.
Ağız ucuyla, "günaydın." Dedim ve odadan çıkıp kapıyı arkadan kapattım. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya ilerledim. Onun da arkamdan "günaydın." Dediğini duydum ruhsuz bir halde. Uykusuzluktan gözlerinin altı çökmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEKBUNUM (TAMAMLANDI)
General FictionDÜZENLENECEK! Eski halini okumasanız daha iyi :)) "Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Yekbun'un muhteşem hikâyesi ise bir yolculuk ile başladı. Dertlerini, hayatını ve kend...