Hava karardıkça barların, pavyonların, gece kulüplerinin neonları iyice belirginleşiyordu. Ali Fırat ve Ferdi Giray sağa sola bakarak dolaşmaya başladılar. Yaza merhaba dedirten güzel hava, akşamcıların sayısını arttırmıştı. Birkaç yere baktılarsa da girmediler. Ferdi Giray kokoreç yemeyi önerdi. Salaş bir yerde yediler. Biraz daha dolaştılar. Nihayet Ferdi Giray:
"Komutanım girelim mi bir yere?" dedi.
Daha dikkatli bakınmaya başladılar parlayan neonlara. Girişine ahşap dekorasyon yapılmış hoş bir yer gördü Ali Fırat. İsmi de enteresandı:
Havlin Pup!
"Şuraya bir bakalım mı Ferdi?"
"Neresi komutanım?"
Eliyle işaret etti "Şurası."
"Komutanım, yabancı müzik vardır orada."
Ali Fırat yolun karşısındaki mekâna doğru yürüdü. Ferdi Giray hemen ardındaydı.
"Programınız nasıl? Yabancı müzik mi var?"
İri yarı koruma soruyu duymamışçasına, "Damsız almıyoruz" diyerek bakışlarını sokaktan geçmekte olan bir kıza yöneltti.
Ali Fırat ve Ferdi Giray bir an birbirleriyle bakıştılar.
Kısa saçlı, kas yığını koruma, yüzünü iyice incelediği kızın şimdi de poposuna bakıyordu.
"Arkadaşım, sana nasıl aldığını sormuyoruz, yabancı müzik mi var diyoruz."
Koruma, gözlerini adım adım uzaklaşan kızın kıvrak poposundan ayırmadı.
"Eveeet, naabancı müz..." diye garip bir şeyler geveledi.
Ali Fırat'ın gözleri büyüyordu. Sanki bir ölüm makinesinin çarkları dönmeye başlamıştı.
Kızın poposu keyif vermeyen bir uzaklığa ulaştıktan sonra lakayt biçimde çevirdi başını. Ali Fırat'ın pörtlemiş gözleriyle karşılaşınca bir an ürperdi.
Ortamı yumuşatmak istedi:
"Abi, yani damsız alamıyoruz."
"Madem öyle, seni dam yapalım kendimize!"
"Doğru konuş la..."
Kelime ağzında asılı kaldı. Ali Fırat korumanın kulaklığının arka tarafına kuvvetli bir tokat attı. Bir anda dünyayla iletişimi kesildi, acıyla karışık şaşkın bir ifade vardı yüzünde. Elini kulağına götürmeye çalıştı, sendeledi ve yere yığıldı.
Ferdi Giray çevredeki insanların ürkek bakışlarına aldırış etmeksizin ayakları dibine yığılan korumanın kafasına ayakucuyla hafifçe vurdu.
"Umarım, sağlık güvencen vardır!" dedi. Gülümsedi. Yarı baygın, yerde debelenen koruma bundan sonraki yaşantısını kronik kulak rahatsızlıklarıyla geçirecekti. Çünkü bu darbe, kulak zarını patlatıyor veya iflah olmaz biçimde zedeliyordu.
İçeriden adamlar koşuşturmaya başladı. Ferdi Giray sayının arttığını görünce, tabancasına davrandı.
İlk çıkan uzun boylu garson bir nara kopardı. "Ne oluyor lan burada!" ardından gelen top sakallı adam "Kimsiniz lan siz?" diye bağırdı.
Bar personeli kapıya yığıldı. Her biri şahin gibi gelse de, tabancanın soğuk yüzü hepsini donduruyordu. Ali Fırat sinirliydi.
"Kim buranın sahibi?"
Orta yaşlı biri "Benim" dedi.
"Böyle hıyarları çalıştırma."
Adam cevap veremedi.