34. Bölüm: İmam Sait Haykıran

190 9 0
                                    

Pek izlemezdi aslında bu şeytan icadı, cenabet aleti... Hele ki gençliğinde, tamamen düşmandı. İzlenmesine de kızardı. Ama medya öyle bir hal almıştı ki, en azından haberleri izlememek büyük kayıp sayılabilirdi.

Bursa'yla ilgili karışıklıkları kendi adamlarından ne kadar takip ettiyse bir o kadar da medyadan takip etmişti.

İbrahim Ilgar'ın iki korumasının öldürülmesinden sonra gelen Cafer Büyükdere cinayeti Bursa'yı alt üst etti. Polis, MİT ve en önemlisi de Kara Zıpkalılar her taşın altını arıyor, cinayetlerle ilgili bağlantı bulmaya çalışıyordu.

İmam, haberler bittikten sonra televizyonu kapattı. Bursa'nın yerel kanalları da dâhil bütün haberler aynı yöndeydi. 'Polisin yoğun çabalarına rağmen cinayetler bir türlü aydınlatılamıyor...'

Televizyon karşısında bağdaş kurduğu minderden kalktı. Odasından çıkıp dergâhın geniş salonuna geçerek volta atmaya başladı. Bursa'daki karışıklık İmam'ı rahatsız ediyordu.

Hasan'ın tutuklanması veya sorguya alınması tarikat açısından hiç iyi olmazdı. Gerçi tutuklanması için hiçbir sebep yoktu ancak Kara Zıpkalılar hak, hukuk; kanun manun tanımıyorlardı. 

Bir diğer tehlike, Cafer Büyükdere'yi öldürenlerin Hasan'ın ismine ulaşma ihtimaliydi. Hasan'ın şifre çalışmalarını aksatması veya yapamayacak konuma gelmesi tarikatın 'Hilafet Devleti' ülküsüne ulaşmasını engellerdi. Hasan'ı, Bursa'daki karmaşadan uzak tutmalıydı ama nasıl?

Konya'ya getirse dikkat çekerdi. İstanbul veya Sakarya'daki tarikat mensuplarının da yanına gönderemezdi. Kara Zıpkalılar ve cemaat geniş çaplı fişlemeler yapıyordu.

İmam Sait, yaşlı bedenini yormayacak biçimde yürüyüşünü sürdürürken bir yandan da tespihini çekiyor ve sakalını sıvazlıyordu. Aslında en güvenli yer kendi yanıydı. Konya'da Hasan'a kimse ilişemezdi ama bu sefer de farklı bir problemle karşılaşacaktı. 

Hasan'ın Konya'ya getirilmesi İmam Sait'in tarikat içindeki iktidarını sallayabilirdi. Cinlerle ilgili şifre çözümlerinin büyük kısmı Hasan tarafından gerçekleştiriliyordu. Ancak tarikat, tüm bu çalışmaları İmam Sait'in yaptığını düşünüyordu.

Farkında olmadan fazla yürüdüğünü hissetti. Bir köşeye çekilip minderlerin üzerine oturdu. Terlemişti. Cübbesinin cebinden mendilini çıkardı. Yüzünü sildikten sonra özenle katlayarak cebine koydu.

Hasan'ın üniversite özlemini düşündü. Şimdi Hasan'ı İstanbul'da bir üniversiteye kaydettirse ne kadar iyi olurdu. Bir de gözlerden uzak bir ev tuttular mı, artık rahat rahat şifrelerle ilgili çalışmalarını sürdürürdü.

Bağdaş kurduğu minderden kalktı. Geniş salonda başı önde yere bakarak, tekrar yürümeye başladı. Üniversite fikri aklına yatmıştı ama nasıl olacaktı? Nisan ayındaydılar. Kayıtlar çoktan bitmişti. Üstelik kayıt yaptırabilmek için ÖSS'ye girmiş ve kazanmış olmak gerekirdi.

Üniversiteye kayıt şu anda imkânsız gibi görünüyordu. O halde üniversiteye hazırlanan bir öğrenci olarak göndermek en makul fikirdi. 

Cin TarikatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin