Sokak lambalarının güçlü ışığı Hüsrev Ağa Mahallesi'ndeki ikişer üçer katlı evlerin bulunduğu dar yolu aydınlatıyordu. Örümcek ağı gibi birbirine kenetlenmiş evlerin hiçbirinde ışık görünmüyordu.
Üç genç yolun başında göründü. Üzerlerinde paltoları, boyunlarında kocaman muskaları ve yüzlerinde korkutucu bir ifadesizlik vardı. Emin adımlarla yürüyorlardı.
İmam Sait Haykıran evinin bodrum katında bağdaş kurmuş oturuyordu. Üzerinde yeşil bir cübbe, başında da beyaz takkesi vardı. Önünde Anadolu kadınlarının yufka açmada kullandığı sofralara benzeyen, tahtadan küçük bir masa duruyordu. Masanın üstünde kalın ciltli bir kitap vardı. Kitap çok eski görünüyordu. Masada Arapça bir şeyler yazan üç adet kâğıt vardı. Kâğıtlar çok eski görünüyordu ve çevreleri yanmıştı.
Yaşlı iki mürit, İmam'ın sağ ve sol tarafında bağdaş kurmuş, yüksek sesle Kur'an-ı Kerim okuyorlardı. Ses, boş odanın içinde yankılanıyordu.
Üç genç odaya girdiler. İmam Sait'in karşısına geçip yan yana durdular. Muska ve paltolarıyla uyum içinde duran gençlerin arkasından sekiz dokuz mürit içeri girdi ve gençlerin ardında durmaya başladı.
İmam Sait uzun sakalları ve bıyıklarının içine gömülmüş dudaklarıyla mutlu bir tebessüm eda etti ve yavaşça ayağa kalktı. Dualar okuyarak ilk gencin yanına geldi. Kur'an-ı Kerim okuyanlar seslerini iyice yükseltmişti, gençlerin arasındaki müritler de yüksek sesle Kuran'a iştirak ettiler.
İmam elini gencin muskasına götürdü, Ahdname duasını okumaya başladı. Kalın sesi ile "Bismillahirrah-manirrahim" dedi. Müritler iyice heyecanlanmıştı. İmam "Ya Allah" diyerek, muskaya asıldı ve ipin kopmasıyla birlikte büyük bir rüzgâr İmam'ın cübbesini savurarak yanından geçti ve masanın üstündeki kâğıtlardan birine girdi. Kâğıt üç beş saniye yerinde kıpırdandı. Genç, sanki iskeleti yokmuş gibi yere yığıldı.
İmam aynı işlemi diğer iki gence de uyguladı. Yere yığılan gençler, birer birer müritler tarafından odadan çıkarıldı. İmam masanın üstünde kıpırdanan kâğıtları Ayetel-Kürsi okuyarak aldı ve kenarları yanmış kalın ciltli kitaba özenle yerleştirdi. Elindeki muskaları masanın üstüne bıraktı.
Müritler tarafından dışarı çıkarılan gençler elleri göbeklerinin üstünde kenetlenmiş, saygılı bir ifadeyle içeri girdi.
"Selamın aleyküm."
Odadakiler hep birden:
"Aleyküm selam" dediler.
İmam gülümsüyordu. Gençler gelip elini öptüler. İmam hepsini birer birer kucakladı ve,
"Ey Muhammed'in aslanları, sizden Allah razı olsun" dedi.
Gençler bu sözü duymaktan ziyadesiyle memnun oldular. Mahcubiyetten başlarını öne eğdiler.
İmam babacan bir şekilde gençlerin saçlarını sıvazladı. Çok mutluydu.
"Şahbazlarım, yiğitlerim, hilafet devleti sizlerin omuzlarınızda kurulacaktır. Üstünüze binen bu ağır yük kadar Allah'u Teala günahlarınızı bağışlasın. Rabbim sizi cennette, Muhammed Mustafa S. A. V. efendimizin komşusu olmayı nasip eylesin..."
Gençler büyük bir içtenlikle 'amin' dediler. İmam onları odadan çıkardı ve yatıp dinlenmelerinin buyurdu.
İmam Sait odaya döndü ve ayakta duran ihtiyar iki müridine oturmalarını işaret etti. Kendisi de hemen yanlarına oturdu.
"Allah'ın izniyle hareketimiz başarılı bir şekilde başladı" İhtiyarlar Kuran okumaktan iyice yorulmuştu. Başlarını sallayarak İmam'ı onaydılar.
"Binlerce Müslüman'ın parasını davamız için değil de, küçük kızların ırzına geçmek için, lüks otomobillere, yatlara, katlara kavuşmak için kullanan kâfirler, ilahi adaletin pençesinden kendilerini kurtaramadılar."
Gözleri iyice pörtlemiş olan uzun sakallı mürit söze karıştı.
"Asıl yılanın başını ezmeli hocam."+
"O da olacak Allah'ın izniyle."